Gözyaşı Medeniyeti
Ömer ÖztürkmenGözyaşı Medeniyeti Gönderileri
Gözyaşı Medeniyeti kitaplarını, Gözyaşı Medeniyeti sözleri ve alıntılarını, Gözyaşı Medeniyeti yazarlarını, Gözyaşı Medeniyeti yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Müslüman insan, nefsi terbiye etmekle mükelleftir. Hristiyanlıkta olduğu gibi, ona eziyet etmez, onu öldürmez, terbiye eder onu; çünkü nefsin öldürülmeyeceğini bilir. Nefis ölmez, ölümü tatmak zorunda olduğu için ölmez.
Sayfa 45
Descartes'in "önce tarifler üzerinde anlaşalım" sözü...
Spengler, doğrudan doğruya Descartes'i ima ederek "Tariflerle uğraşanlar kaderin ne olduğunu anlayamazlar" diyor. "Kader fikri tarihin dünya görüntüsünü idare eder; çünkü kader, ilk olayın gerçek varoluş sırrıdır."
Mesela bugünkü insan 1000 yıl önceki insandan daha mı adil, daha mı merhametli, daha mı az bencil? Hatta şu soruyu da sorabiliriz: Bugünkü insan eski insanlara nazaran daha mı akıllı, daha mı ahlaklı, daha mı sanatkar? Belki kızacaksınız ama, kendi hesabımıza bu sorulara olumlu cevaplar veremiyoruz. Bütün bu teknik gelişmelere rağmen insanın öz varlığında ne soyut, ne de somut herhangi olumlu bir gelişme göremiyoruz.
Sayfa 42
Hadis: "Bir müslümanı rencide eden bakış, kimseye helal değildir." Bunun ötesinde hayvanlara bile kötü söz sarf edilmesini yasaklıyor sevgili Peygamberimiz.
"insanın dışında adım atılacak yer yoktur. İmam Rabbani
Bu medeniyetin bir de nasihatı vardır: Gözyaşına aşina olmayanlardan uzak durunuz.
İnsanı gök boyutlarıyla çizen metafizik bir tablo karşısındayız ...
Her şeyin bir zekatı olduğu gibi, aklın da zekatı Ahiret endişesidir.
Boş ver deyimi, 20. asır insanının çağımıza damgasını vuran en son buluşudur.
İlgi alanı sınırlı olan bir aklın bilgi alanı da sınırlı kalmaya mahkumdur.
En şaşırtıcısı, gerçeği bulmak için metodik şüpheciliği sistematik şüphe haline getiren, daha doğrusu her şeyden şüphe eden aklın bir defa olsun kendi kendisinden şüphe etmeyişidir.
Fakat bu dengesizliği dillerine dolayanların şikayete hakkı yoktur. Çünkü bu, kendi akıllarıyla, güvendikleri bilim kafasıyla uyguladıkları düzenin ve yasaların bir sonucudur. İster kapitalist, ister sosyalist veya komünist olsun, uygulanan bütün ekonomik sistemler, beşeri zaaflarla beslendiği için hiçbir zaman sosyal bir adaleti gerçekleştirememiştir.
Kesinlikle bilinen şudur ki, atom bünyesinde proton, elektron, nötron gibi sayıları bir düzineye yaklaşan parçacıklar -ki, bunlar kainatın ve insanın yapı taşları olarak bilinmektedir.- esrarengiz bir görünüm içindedirler. Yani bu parçacıkların varlıkları ve hareketleri mantık kurallarına ters düştüğü kadar, pozitif bilimlerin nedensellik zincirine, determinizm prensiplerine de uymamaktadır. Fakat atom parçacıklarının bildiğimiz klâsik tabiat yasalarına uymayan bu hareketleri, bir üst planda, moleküler alanda mükemmel bir dengeye ve düzene kavuşmaktadır. Bunun anlamı, bütün dengesizlikler, daha doğrusu bize dengesizmiş gibi görünen bütün olaylar tıpkı atom bünyesindeki dengesizlikler gibi bir üst alanda mantık ve bilim kurallarını aşan bir oluşumla dengeye ve düzene kavuşmaktadır. Bu üst ve alt alanda olup bitenlerin bizce idrak edilememesi, gözlerimizle görülmemesi, onun gerçekliğinden bir şey eksiltmez. Nitekim atom ve molekül dünyalarını da gözlerimizle görmüş değiliz. Bu yüzdendir ki, kendisini açığa vurmadıkça ilahi dengenin akıl ve duyularla idraki herkese nasip olmamaktadır.
Mistisizm, her safhada başka bir putla karşılaşmanın, her basamakta bir başka puta tapmanın adıdır.
Mistisizm, bazı müşriklerin İslâm tasavvufuna yakıştırmak istedikleri bir sapıklıktır.