Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gül Alırım Gül Satarım

Yağız Gönüler

Gül Alırım Gül Satarım Gönderileri

Gül Alırım Gül Satarım kitaplarını, Gül Alırım Gül Satarım sözleri ve alıntılarını, Gül Alırım Gül Satarım yazarlarını, Gül Alırım Gül Satarım yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
… “Her hikayede bir hakikat gizli. Kendi hikayeni bilirsen kendi hakikatini de bulursun.”
Herkes Allah’ın kulu olduğunu dâvâ eder; imtihan-ı ilahi vukû bulduğu vakit, hakikatte kim kimin kulu meydana çıkar. Ahmed Avni Konuk
Reklam
Ne kusur ettim ki, bu belâ-yı ilahi benim başıma geldi, diye kendi etrafını dolaş. Zira gelen bela ve ceza senin fiilinin göstergesidir. Ahmed Avni Konuk
İnsanlar kendi kalplerinin derdine düştüklerinde, ruhlarının dünya tarafından işgal altına alındığını fark ettiklerinde, hayatın yatay (sahip olma, satın alma) bir düzlemde değil dikey (olma, kemâlât, sülûk) bir biçimde hareketlendiğinde anlamlı olduğunu kavradıklarında bir eteğe tutunma ihtiyacı hissediyorlar. Böylece "vebtegû ileyhil vesîlete(Allah’a yakınlaştıracak vesileler arayın) [Mâide, 35]" tecelli ediyor. Bu ne büyük lütuftur.
"Türkleri Müslüman edenler doğrudan Araplar değildi. Araplar İranlıların, İranlılar da Türklerin Müslümanlığına vesile olmuştur. Dolayısıyla Türklerin İslam anlayışında Farisi etki çok fazladır. Mesela çok ilginçtir, Türkler namazdan önce ‘vuzû’ almazlar, abdest alırlar. Bu eylem için Arapça değil Farsça bir tabir kullanmayı tercih ederler. Namaz kılmak bile Farsçadır. Kisranın önünde perestiş etme, hafif eğilme anlamına gelen Pehlevice kökenli ‘nemaz' kelimesini biz 'namaz' şeklinde söylüyoruz. Mesela 'nebî’ demek yerine daha çok 'peygamber' demeyi tercih etmişiz. Peygamber, peyâm 'haber, ber 'getiren' anlamında Farsça bir terkiptir." Mahmud Erol Kılıç
Günümüzde fazla okuyanlara "kitap kurdu" deniyor ki bu isimlendirme çok pazarlama, tüketim kokuyor. Eskiler "muhibbân-ı kütüb" dermiş. Muhibbân-ı kütüb; kitap okumayı sevmenin dışında ona topyekûn bir eşya olarak (koku, cilt , sayfa, muhteva) aşık olanlar için kullanılırmış. Mecânin-i kütüb; hastalık derecesinde kitaba düşkün (mecnûn) olanlara denirmiş. Mesela yastık yerine kitapla uyuyanlar, kitapla konuşanlar.
Reklam
Gönül ehli gitti de aşk şehri boş kaldı deme, Cihan Şems-i Tebrîzi ile dolu Mevlana gibi mürid nerede? Kâsım-ı Envar
"Arifler, 'Edebin, ekmekteki un, ibadetinse ekmekteki tuz gibi olsun’ demişler. İbadeti yerine getirmekle yetinmek değil, ibadeti, ondan daha yoğun ve çok olan bir edebin içinde eritmek anlamına gelir bu."
Harakâni sultana "En güzel derviş kimdir?" diye sormuşlar. "Kapının eşiğinde bekleyen, varlığı yokluğu belli olmayan, dikkat çekmeye çabalamayan" demiş. Simdi büyük öğüt sahibinin şu sözlerini hatırlamamak mümkün olmasa gerek: "Yeryüzünde sanki bir garib veya bir yolcu gibi ol". Varlık yeterince ağırken bir de ona benlik eşlik edince, yaşam içinden çıkılmaz bir hâl oluyor. Daha rikkatli, daha sakin, daha vicdanlı olmalıyız. İyi kitaplarla iyi fikirleri yan yana koyup, yaşamımızı daha anlamlı hale getirmeye çabalarken çevremize hem ayna hem de ışık olmalıyız. Başkalarında kusur arayan değil, kendinde kusur bulan bir anlayışı tercih etmeliyiz.
“Allah’a kulluk bizim psişemize ve ruhumuza işlenmiş, sistemimize kodlanmıştır. Eğer bu dünyada Allah'a kul olunmazsa, doğuşumuzla beraber getirdiğimiz bu kulluk fıtratı bizi başka şeylere kul olmaya sevk eder. Çocuğun anne babasını ve esrarengiz güçleri yüceltmesi, onları bir tanrı gibi görmesi, bu doğal duygunun yani kulluk duygusunun sistemimizde köklü olarak yerleşik oldugunun kanıtıdır.”
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.