Emma Woolf’un gerçek hayatından esinlenerek yazdığı kitap bir köşede sinsice bekleyen Anoreksiya’ya güçlü bir fener tutuyor.19 yaşından 33 yaşına değin acımasızca kendi bedenini cezalandıran üst düzey bir yayıncı olan yazarın anoreksiya’ya nasıl başladığı ve ne yaparsa yapsın 37 kg kadar olan düşüşünü ,bir türlü çıkamadığı zihinsel yoksunluğun hayatında açtığı yaraları açık yüreklilikle yazmış.Okuma esnasında zayıf olmak,sıfır bedene sahip olmanın nasıl bir tutkuya vazgeçilmez bir kıskançlığa dönüştüğünü dehşetle farkettim.Zayıf olmayı her şeyin üzerinde tutan ,kilo üzerinden birbirine zorbalık uygulayan,insan ruhunun kırılganlığını görmezden gelen yeni nesilin acımasızlığının yalnızca sosyal medya üzerinden değil bunu bir sektör hale getiren tüm kitle iletişim araçlarının varlığının da sorgulamasının gerekliliğinin altı çizilmiş.Yazarın partnerinin ,ailesinin ,arkadaşlarının, doktorlarının desteğiyle 14 sene sonra yaşama tutunma hikayesi çarpıcı bir anlatımla tamamlanmış.Kesinlikle okunmalı….
