Cennet kuşları, gagalarını kulaklarıma dayayarak bana, "Ölüm" dediler, "madem güzel anamız doğa, bütün çocuklarını ona tabi kılar, kuşkusuz o kadar kötü bir şey değildir, ve her an ve en küçük bir vesileyle başa gelebildiğine göre, büyük sonuçları olan bir hadise de sayılmamalıdır. Zira hayat eğer çok mükemmel olsaydı, bizim onu terk etmemiz kendi elimizde olamayacaktı veya eğer ölüm kendinden sonra, senin gözünde büyüttüğün önemli sonuçları getirseydi, onu terk etmemiz elimizde olamayacaktı. Halbuki canlılar hayata oyunla başladığına göre, aynen öyle bitirmeleri için, aksine birçok belirti vardır. Sana böyle anlatıyorum, zira senin ruhun bizimki gibi ölümsüz olmadığına göre, sen öldüğünde, her şeyin seninle birlikte öldüğüne kanaat getirebilirsin. Onun için, senin arkadaşlarından birkaçının daha sonra başına gelecek şey, senin başına daha önce gelecek diye hiç üzülme. Onların şartları göz önüne alındığında, onlar sana göre daha fazla acınacak durumdadır; zira eğer ölüm fena bir şeyse, sadece ölecek olanlara fenadır ve onların, burayla orası arasında ancak bir saati olan sana göre, yaşayacakları daha elli altmış seneleri vardır. Ayrıca, doğmamış olan mutsuz değildir. Nitekim sen de henüz doğmamış gibi olacaksın; hayatından bir göz açıp kapama sonrasında, bir göz açıp kapama evvelinde nasıl idiysen öyle olacaksın ve bu göz açıp kapama geçince, bin asır önce ölenler kadar eskiden ölmüş gibi olacaksın.”