Kelheim Dükü Ludiwig kalesinin bulunduğu adayı Kelheim şehriyle birleştiren tahta köpküyü gördüğünde son saati gelmişti. Tarih 15 Eylül 1231 yılını gösteriyordu.
Bu suikast her şeyiyle esrarengizliğini korurken Dük'ün korumaları kılıçlarıyla parçaladıkları failin, bir Templiler (Tapınak Şövalyesi) olduğunu fark etmişlerdi. Hıristiyanlığın -aynı zamanda dini ve askeri- bu katı örgütlenmesinin bir üyesinin, Doğulu, Müslüman giysileri içinde Dük'ü hançerlemesi, açıklanması güç bir olaydı...
Ancak çok uzaklarda Alamut Kalesi'ndeki Dağın Şeyhi için durum o kadar da anlaşılmaz değildi. Onun fedaileri evrendeki belki de karşı konulması imkansız olan, hatta kimi zaman Hıristiyan Templiler Şövalyeleri'ni bile alt edebilecek kişilerdi. Onlar görevlerini yerine getirirken kendilerini feda ediyor ve böylece cennete gideceklerini düşünüyorlardı. İki dinin bu iki tarikatı arasında hiç kimsenin bilmediği bir rekabet ve iletişim vardı...
Bu romanı okurken tarih içende değişik toplum ve inançlar arasında sürükleyici bir yolculuğa çıkacaksınız. Yazarın olağanüstü hayalgücü karşısında şaşıracak ve kitapta geçen olayların size yapacağı çağrışımlarla derin düşüncelere dalacaksınız.