"Her güzel işin başı biraz zordur. Sabırla koruk, üzüm olur. Allah'ın yardımıyla zorluklar kolaylaşır. gül bahçesine ulaşan yollar dikenlidir. Sen güle talipsen o gül, en güzel kokusunu sana
saklar, seni bekler. Sen yeter ki gayret et."
Namazdan sonra duaya geçtik. Yüreğimden kopup dilimden avuçlarıma dökülen kelimelerin hesabını yapmadan samimi ve bir o kadar çocukça Rabbimle konuşuyor gibi duaya başladım.
Zaman en iyi öğretmendi. Beklemeyi, özlemeyi, kavuşmayı, değer bilmeyi ve sabrı nasıl da öğretiyordu; öğüterek tecrübe değirmeninde. Değirmen her döndüğünde adeta "hamdım, piştim!" seviyesine yaklaştırıyordu bizi.
“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da ateşli hastalığa tutulurlar”14