Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hakani Mehmet Bey-Hilye-i Saadet

Kolektif

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Rîş-i pâkinde usûli çoğıdı Katı çok târ-ı beyâzı yoğıdı Ol mübarek sakalından anı bil Ancak ağarmış idi on yedi kil Dahi icmâ' ile merdân-ı İlâh Dimiş ol lihye-i müşgîn-i siyâh Ne kıvırcık ne dırâz idi kati I'tidal üzre idi her ciheti
Sayfa 226
Hz. Ali (r.a) başka bir sıfatı için şöyle dedi: “Onu ansızın gören ondan korkar (heybetinden çekinir); onunla yakın olanlar (onu iyi tanıyanlar) ise onu çok severdi.” Onu anlatanların hepsi sözlerini şöyle bağlar: “Ne ondan önce, ne de ondan sonra bir benzerini görmedim.”
Reklam
549. Kıl ile örtülmemiş bedeni tıpkı bir núra benzerken ben onun vücudunu nasıl övebileyim?!. 550. Sanılır ki bir nûr denizi idi; yahut Allah'ın didarının denizinde bir sadef 551. En güzel biçimde yaratılmış olan o sevgili vücudunu açtığı vakit daha da güzel olurdu. 552. Eğer söz açılıp da konuşulacak olsaydı, onun bedeninin iki yanından birinin Fatiha 'ya benzediği anlatılarak söze başlanırdı. 553. O gümüş bedenli Peygamber, nurdan bir servi idi. Bu yüzden ona "Dinin direği" derlerse layıktır. 554. Nasıl ki bedeni tüyden, kıldan pák idiyse, dili de kin ve hileden âzâde idi.
“O temiz soylu Nebî ömrü boyunca hiç kimseye kendi nefsi için öfke göstermedi… Ve bir eşi daha yaratılmamış olan dudaklarından, hiçbir kimse için asla kırgınlık getirici bir söz çıkmadı..”
Sayfa 142
Şeb-Çerağ
Şeb-çerağ, “gece çırası” demektir. Geceleyin parlayan yâkût veya inciye de bu ad verilir. Efsâneye göre Gâv-ı Bahrî (suaygırı) adlı bir hayvan bazı geceler otlamak için denizden karaya çıkar ve beraberinde getirdiği şebçerağ adlı mücevherin aydınlığında otlanırmış. Bir defasında avcılar bu hayvanı ürküterek şebçerağı ele geçirmişler.
Säki-i Kevser, "Kevser dağıtan" demektir. Cennetteki kevser suyunun sakiliğini Hz. Ali yapacağı için Hz. Ali hakkında läkap olarak kullanılır.
Reklam
Hz. Ali (r.a.), Resûl-1 Ekrem'i (s.a.v.) şöyle tavsîf ederdi: Peygamber efendimiz ne çok uzun, ne de çok kısa idi; O kavminin orta boylusu idi. Saçları ne kıvırcık ne de dümdüzdü; hafifçe dalgalı idi. Yüzü hafif değirmi ve dolgunca idi. Yüzünün rengi pembe-beyaz, gözleri siyah, kirpikleri sık ve uzun, kemiklerinin eklem yerleriyle omuz başları irice idi. Vücudu kılsız olup sâdece göğsünden göbeğine doğru inen ince bir tüy şeridi vardı. El ve ayak parmakları kalınca idi. Yürürken meyilli ve engebeli bir yerde yürürcesine ayaklarını sürtmeden sertçe kaldırır ve adımlarını uzunca atardı. Bir kimseye baktığı zaman yalnızca başını çevirerek değil bütün vücudu ile o tarafa yönelirdi. Sırtında iki kürek kemiği arasında peygamberler zincirinin son halkası olduğunu gösteren nübüvvet mührü vardı. İnsanların en cömerdi, en doğru sözlüsü, en yumuşak huylusu ve en arkadaş canlısı idi. Kendisini ilk defa görenler onun mehâbeti karşısında sarsılırlar, fakat dostluk kurup sohbetinde bulunanlar onu çok severlerdi. Efendimizi (s.a.v.) övmek isteyen kimse, 'Ben ondan önce ve sonra eşini benzerini görmedim' derdi.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.