Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hakikatin İzinde

Şahin Doğan

En Eski Hakikatin İzinde Gönderileri

En Eski Hakikatin İzinde kitaplarını, en eski Hakikatin İzinde sözleri ve alıntılarını, en eski Hakikatin İzinde yazarlarını, en eski Hakikatin İzinde yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Dindarlık: Hüzün ve İnziva
Zirveler, soğuk ve ürkütücü diyor çağının vicdanı nihilist derviş Nietzsche. “Entelektüel Yalnızlık” dedikleri galiba bu. Sürüden kopup zirveye talip olmak. Yani dipsize, bilinmeze, sonsuza. Gerçek dindarlık ya da bilgelik bile yalnızlığın ve hüznün çocuğu. Yalnızlığın. İnzivanın. Uzletin. Yani Sina'nın. Hira'nın. Olemp'in. Hüznü ve inzivası olmayanın dindarlığından kuşku duymalı. Tanrı bile elçilerini hep şahikalara, zirvelere, uçurumlara çağırır. Konuşmak için, diyalog için, emirlerini tebliğ için. Bu duygular soylu zekalar için geçerli. Günlük elbise değiştirir gibi düşünce değiştiren fikir zamparaları' için değil. Düşünce bedel ister, haysiyet ister, kan, ter, emek ve sancı ister. O, sunulmaz bulunur...” (Entelektüel Yalnızlık, s.61)
Sayfa 11
Hakikate Dokunabiliriz Ama Onu Avuçlayamayız
Hakikat, bütüncül (yekpare) ve açısız fakat o hakikatin muhatabı konumundaki insan aklı parçalı ve açılı. Parça bütünü içine alamadığı gibi insan veya insan grupları da (dinler, mezhepler, cemaatler, ideolojiler) hakikati bir başına içine alamaz, kuşatamaz, temsil edemez. Böyle bir güçleri yoktur çünkü. “Hakikat, benim bakış açımın bana gösterdiklerinden ibarettir” diyen, her şeyden önce hakikate zulmetmiş olur. Çünkü her insanın veya insan gruplarının bütüncül olan hakikati temessül (yansıtma, iletme) etme yetkileri var; temellük (mülke edinme, üzerine oturma) etme yetkileri yok. Olamaz da. Zira hakikati, temellük etme yetkisi ve ehliyeti ve salahiyeti ve liyakati ve kudreti sadece Allah'ındır. Biz dindarlar açısından hakikat diye tanımladığımız o nazenin şeyin bizzat kaynağı O'dur çünkü. İnsanların -mütevazice- hakikate ayna olmaya hakları vardır, amma özel aynasında kendine yansıyan hakikat daneciklerini - mütekebbirce- biricik ve tek hakikat olarak görme ve öylece ilan etmeye hakları yoktur. ... Biz yaratılmışlar hakikate dokunabiliriz sadece, onu avuçlayamayız.
Sayfa 28-29
Reklam
Hakikat Anlayışını Etkileyen Şeyler
Bizim hakikat anlayışımız mutlak olmayıp anlayışımızın tarihi şartlarına, anlama eylemimizin altında yatan niyetimize, bakış açımıza, dilimize, yorumumuza ve diğer hakikat anlayışları ile olan ilişkimize bağlıdır.
Sayfa 33
İslam Düşüncesinde 3 Ana Damar
İslam düşünce tarihini dikkatli bir gözle incelediğimizde, çağdaş düşünür El-Cabiri'nin de bir yerde önemle vurguladığı gibi, üç ana damardan veya akımdan bahsetmek mümkün: Birincisi, bürhani (felsefe), ikincisi, beyani (fıkıh), üçüncüsü irfani (tasavvuf). Ya da meşşai (kelam), işraki (tasavvuf), selefi (fıkıh). Tarih boyunca bu üç ana damar
Sayfa 35-36
Kendi Hakikatinden Emin Olma Tehlikesi
Her fırsatta muhaliflerinin bakış açılarının yanlışlığından ve isabetsizliğinden dem vuran “mutlakçılar', kendi bakış açılarının mutlak doğru olduğundan nasıl “emin” olabiliyorlar? Bu “eminlik” için dayandıkları açı ne? Kendi hakikatinden “emin” olmak, hakikati zorunlu olarak tek(tip)leştirir ve bu tek(tip)leştirme ise yine zorunlu olarak fekebbür ve temellük marazını doğurur. Ama şunu çok iyi biliyoruz ki tekebbür ve temellük marazı hakikati hem incitir hem görünmezleştirir. Tereddüt geçirmemiş bir düşünce, düşünce değil inançtır artık. Tereddüt, irkilme, ikilem, yalpalama düşünen insanın vasıfları, inanan insanın değil. İnancından “emin” olmak, insanın en tabii hakkı (çünkü inanç emin, yani mutmain bir duygu ister muhatabından) fakat düşüncesinden “emin' olmak, öyle mi? Ne gariptir, bir dünya görüşüne bağlanıp kendi hakikatinden 'emin' olanlar genellikle mutlu iken; diğerleri mutsuzdur.
Sayfa 47
Hangisi Doğru İslam?
Her kişi ve mezhep dışarıda geliştirdiği ve tahkim ettiği bir parametreye (usül) göre Kur'an ve Sünnet'i konuşturuyordu/ konuşturabiliyordu. Dini metinlerin bu her tarafa çekilebilen aşırı spesifik ve kaygan tabiatı doğrusu çok ürkütücü geliyordu ona. Aynı dinin içerisinde Cad Bin Dirhem de vardı Vasıl Bin Ata da. İbn-i Teymiyye'de vardı, İbn-i Arabi'de. Suud alimleri de vardı, İran Ayetullahları da. Kendisi de Müslüman olmasına rağmen bazı zaman bir laik ve ateistle diyalog kurma imkanı buluyordu ama malum güruhlarla bulamıyordu. Her birinin muhiti uzun hisarlarla kuşatılmıştı. Ve sonra hayretler içerisinde soruyordu kendi kendine: “Sahi bunlardan hangisi doğru İslam!
Sayfa 69-70
Reklam
Aydınlanma Gerçekten Aydınlanma mı?
“Aydınlanma çağı” denen şey acaba gerçekten aydınlanma mı, yoksa karanlığın bir tabakasından diğer bir tabakasına geçiş mi? Bir açıdan bakınca aydınlanma, diğer bir açıdan bakınca karanlığın bizatihi kendisi. Evet, kilisenin haksız ve hukuksuz saltanatı yıkıldı fakat onun yerine daha haksız, daha hukuksuz laik, seküler, modern bir saltanat inşa edildi. Kilisenin saltanatı bireysel katliamlara sebep olurken günümüz modem seküler saltanat, kitlesel, hatta küresel katliamlara sebep oldu. Örnek iki dünya savaşı. Batı, bir hurafeden kurtuldu fakat daha korkunç bir hurafenin kucağına düştü. Her çağ kendi câhiliyesini inşa eder, bütün yanlışları, pislikleri o çağa mal eder. Aydınlanma da bürtün görünür ve görünmez günahlarına rağmen kendisinden önceki dönemi “ortaçağ” diye tesmiye edip özenli bir şekilde karantinaya alarak lanet mührünü bastı üzerine. Bizim Cumhuriyet dönemi intelijansiyasının Osmanlı devletine karşı yaptıkları sistematik kınama bundan pek farksız değildi.
Sayfa 87
Ateizm: İslam'a En Yakın Din
... Tevhidi şöyle anlayabiliriz: Yeryüzünde hiçbir şeyin Tanrı'ya ait kutsallığa sahip olmaması. Kutsallığın yerin yüzünden tabir caizse sürülmesi demektir. İslam'ın Tanrısı yeni değildir. İslam'ın yeniliği Allah dışında peygamber, kitap, totem, mabed, sınıf veya şahsiyetlerin hiçbirine kutsallık atfetmemesidir. Şu halde İslam'ın yaptığı
Sayfa 134-135
Dünya Klasikleri Hangi Dünyanın Klasikleri?
“Kitabın kerameti var” der eskiler, düşünceyi muhafaza etmesi ve sonraki kuşaklara taşıması açısından belki de. Fakat hangi kitap bakir ki? Kuran-ı Kerim dışında bekaretini koruyabilmiş tek kitap yok galiba. Her kuşak, seleflerinden devraldığı kitaba kendi ruhunu veya ruhsuzluğunu ilave ederek taşırlar haleflerine onu. Dünya klasikleri deniliyor, hangi dünya, hangi klasik? Kime göre klasik? Bunun ölçüsünü kim belirliyor? Dünya Klasikleri serisi içinde Mevlana yok, Yunus yok, Sadi yok, Mısri yok kısacası bize ait hiçbir sima yok. Yoksa biz bu dünyanın sakinleri değil miyiz? Nurettin Topçu merhumun naif bir şekil de ifadelendirdiği gibi “İsyan Ahlakı” esprisi içerisinde bu kasıtlı hamakata karşı durmak en masum hakkımız olmalı değil mi?
Sayfa 241
264 syf.
7/10 puan verdi
Hakikatin İzinde Adımlarken
Şahin Doğan'ın okuduğum ilk kitabı olan "Hakikatin İzinde" daha çok dini içerikli yazıların derlemesi halinde oluşturulmuş halde. Doğan, kitabını üç bölüme ayırmış: Zaruriyat, Haciyat, Tahsiniyyat. İlk bölüm olan Zaruriyat'ta yazar daha çok hakikat arayışı, eleştirel bakış, ateizm, agnostizm, öteki, kitle gibi kavramlar hakkında
Hakikatin İzinde
Hakikatin İzindeŞahin Doğan · İz Yayıncılık · 20195 okunma
124 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.