Kitabı son derece sürükleyici buldum. İlk sayfadan itibaren onu bırakmak istemedim. Güldüren, ağlatan ve düşündüren anlar barındırıyordu. Kitabın sonu gerçekten sürpriz oldu ve yazarı gerçekten beğendim. Diğer kitaplarına da bakmaya karar verdim.
Yüksel Yılmaz'ın okuduğum ilk romanı, kalemine sağlık, ama romanı maalesef tatmin edici değil. Kurgusu hızlı, sanki filmi çekilsin diye neşredilmiş, içeriğinde bir kaç tane "ramak kala" durumu var, ana önermesi sıkıntılı ve çelişkili, yan karakterler ucuz plastikten mamul gibiler.
Türk bilim kurgu yazarlarının arasındaki parlak cevher Yüksel Yılmaz'ı bu romanla tanıdım. Kalemi çok kuvvetli ve hikayeyi bol ters köşeyle örmesi artık beni azılı bir takipçisi yaptı. Halaskar müthiş bir bilim kurgu eseri.
Entropi ve yaşamın doğası hakkında düşündürücü sözlerin yer aldığı bu romanda, insanlar, Dünya'nın tüm kaynaklarını tüketmiştir. Yeni bir gezegene göçmek zorunludur artık. Semele adındaki gezegen, iklim şartları ve özellikleriyle insanların yaşamına uygundur. Halaskâr (kurtarıcı) adı verilen keşif birlikleri bu gezegene gönderilir. Ne var ki Semele'nin üzerinde zaten yerli, ilkel ve zeki bir yaşam formu vardır. Halaskâr ekibi, Semele’yi dünyalaştıracak, ilkelleri etkisiz hale getirecek ve gezegeni sivil insanlara elverişli hale getirecektir. Görevleri budur.
Askerler toplu halde konuşlandığında yaşanan bazı sorunlardan dolayı her askere bir kod ve bir bölge verilmiş, o bölgede tek başına bırakılmışlardır. Serkan bu askerlerden biridir ve bir gün başka bir askerin durumunun tehlikede olabileceğine dair bir aciliyet mesajı alır. Diğer askerin bölgesine gitmeli ve onu kurtarmalıdır. Süvari 548 kodlu askerin bölgesine yaptığı yolculuk bütün olayların başlangıcı olur.
Farklı türlerin hakimiyet mücadelesi, beklenmedik olayların ve bolca aksiyonun fitilini ateşliyor. Baş karakterin insanlığın evrendeki yerine dair iç sorgulamaları da dozunca yer alıyor, bu sürükleyici bilimkurgu kitabında. Uzay romanları sevenlerin rafında yer almalı.
Her insan iki kuvvetin etkisinde yaşar. Bu iki taraf durmadan savaşır durur. Sanat bu savaşın meyvesidir. Ama bir taraf galip geldiğinde sanat sona erer. ... Sanat hüzün ile mutluluğun, iyi ile kötünün, aşk ile nefretin insanın içindeki savaşıdır.
Kısa bir sessizlik sonrası zorla atılan adımlar eşliğinde yanıma kadar gelerek diz çöktü. Gözleri açıkken çok daha güzeldi. Bu kadar acıya ve bu acıların sebebinin de o olmasına rağmen hâlâ onun güzelliğini düşünüyor olmam çaresizliğimi gözler önüne seriyordu.