Türk kadınları 1930’da yerel seçimlerde, dört yıl sonra da genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkını elde ettiler. Böylece 1935 yılında yapılan seçimlerde Meclis ilk defa kadın milletvekillerini tanıdı. 17 kadın milletvekili Meclis’te yer aldı. Bir yıl sonra yapılan ara seçimlerde Hatice Özgöner’in Meclis sıralarına oturmasıyla 1934 sonrası ilk parlamentodaki kadın vekil sayısı 18’e yükseldi. Bu, parlamentonun yüzde 4,5’una karşılık geliyordu. Az gibi görünen bu orana 70 yıl sonrasına kadar bir daha ulaşılamayacaktı. O dönemde yabancı ülkelerdeki parlamentolara göre de oldukça iyi bir orandı bu. Ancak aradaki fark tarih ilerledikçe kapandı.
PROF.DR.MEHMET AKİF AYDIN HUKUKÇU
“1926 tarihli Medeni Kanun kadınlar açısından ve Türk toplumunda aile hayatını şekillendirmesi açısından son derece önemli düzenlemeler getirdi. Bunlardan en önemlisi, kadının bir birey olarak tanınması ve birtakım haklara sahip olmasıydı. Aile hukuku konusunda görece eşitlik sağlayıcı düzenlemeler yapıldı.
Boşanma konusunda kadın ve erkek için eşit düzenlemeler getirildi. Velayetin kullanılması konusunda kadınların da söz hakkı oldu.
Son söz erkeğe bırakılmakla birlikte kadınlara da söz hakkı ve en önemlisi, miras hukuku açısından kadınlar ve erkekler tamamen eşit hale getirildi.
AV.HÜLYA GÜLBAHAR HUKUKÇU
1800’lü yıllarda Osmanlı İmparatorluğu’nu yönetenler, kendilerinden sonra gelecek kuşakları iki yüzyıl boyunca etkileyecek bir karar aldılar. Batılılaşma.
Padişah II. Mahmut Osmanlı’yı tıpkı Batı’daki gibi modernleştirip eski gücüne kavuşturmaya, bunun için gerekirse zor kullanmaya kararlıydı. Bu karar öylesine kesindi ki, Batılılaşmaya itiraz eden, İmparatorluğun efsane Yeniçeri ordusunu bile ortadan kaldırdı II. Mahmut
PROF.DR.MEHMET AKİF AYDIN HUKUKÇU MARMARA ÜNİVERSİTESİ
…Harem’de yaşayan kadınların ve şehir hanımlarının özgürlükleri kısmen kısıtlandığı halde, imparatorluğun iç kesimlerinde kadınlar oldukça farklı durumdaydı.
Kırsal kesimlerde kadın, üretim süreçlerine ve iktisadi hayata doğrudan katılıyordu. Tarımda hemen erkeğin yanında çalışıyor, yine kilim ve halı dokumacılığında ve tütün işlerinde erkekten daha çok iş yapıyordu. Bunun sonucu olarak toplumsal hayatta kadın daha çok görünüyor, çevreyle daha sıkı ilişki kuruyordu.
Şehirde kadının konuşmasına, çalışmasına ve kamusal alanda görünmesine karşı çıkan Osmanlı uleması, nedense kırsal alandaki duruma bir şey demiyordu.
HÜLYA TEZCAN - SANAT TARİHÇİSİ
“Kadın aslında sadece Osmanlı toplumunda değil, bütün toplumlarda bir anlamda yaşamı mercek altında tutulan, giysisine karışılan, bazı yerlerde örtünmesi, bazı yerlerde açılması istenilen bir varlık.
Devletin bir nevi namus simgesi belki ya da modernleşme simgesi. Kadın simgesel bir araç olarak görüldüğü için devlet politikasında sürekli bu kadar önemli bir yer işgal etmiş.”
İstanbul’un gözde semti Pera’da, Hıristiyan kadınlar saçları açık dolaşırken, Pera’ya bakan karşı kıyıdaki Eyüp’te Müslüman kadınlar örtünmek zorundaydı. Bu örtünmenin şekli ise coğrafyaya göre değişiyordu.
SERPİL ÇAKIR - SİYASET BİLİMCİ - İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
Belgesel kitaplar serisinden.Buram buram tarih kokan bir kitap,osmanlının son zamanlarını, o dönemde yaşayan kişilerin ağzından duyacaksınız.Özellikle kadının toplumdaki yerine,statüsüne değinen kitap sizlere yeni tap taze bir bakış açısı kazandıracaktır.Tarih severlere duyurulur.