Hangi Edebiyat

Attila İlhan

Hangi Edebiyat Posts

You can find Hangi Edebiyat books, Hangi Edebiyat quotes and quotes, Hangi Edebiyat authors, Hangi Edebiyat reviews and reviews on 1000Kitap.
Batı ülkeleri (gelişmiş dediklerimiz), şiire ilginin kaybolmasını, sanayi toplumundaki sert yaşama biçimine bağlıyorlar.
Bilgi Yayınevi 1993 Sayfa: 226
Türk edebiyat tarihi, sonraları, tamamıyla 'Batıcı' bir görüşe yattığından Tanzimat'ı 'yenilik' sayar, oysa bu klasik şiirin çözülüşü dönemidir, yerine yeni ve Türk bir şiiri getirilemez, 'yeni' diye Batı şiirinin kötü kopyaları ortada görülmeye başlar. Edebiyat-ı Cedide'nin en büyük şairi Fikret, Francois Coppe adındaki ikinci sınıf bir Fransız şairin etkisindedir, Ahmet Mithat Efendi, Alexandre Dumas Pere'nin romanlarını, Abdülhak Hamit Shakespeare'in dramlarını yeniden yazar. Bunlar hep 'yenilik' oluyor. Eski ve beğenilmeyen ise, ülkenin bin yıllık geçmişinden süzülmek istenen her şey. Ne kadar hazindir ki, o günlerde (günümüzde de) ülkenin bin yıllık geçmişini beğenmemenin aslında ülkeyi beğenmemek olduğunu kimse düşünmemiş, bunlar yenilik adına 'Türklüğü' kötüleyip durmuşlar.
Bilgi Yayınevi 1993 Sayfa: 204
Reklam
Aklın yolu bir! Bir kere daha anlaşılıyor ki, derli toplu bir roman yazabilmek için, önce yenilik diye türün tarifini bozmaya kalkışmayacak, yeniliklerini tarifin içinde gerçekleştirmeye çalışacaksın; ayrıca o 'zeminde' başarıya ulaşmış sanatçıların yöntemlerini taklit de etmeyeceksin, kendi yöntemlerini kendim bulacaksın.
Bilgi Yayınevi 1993 Sayfa: 194
Ülkemizde roman, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi toplumun şehirleşme aşamasına ulaşması, sanayileşmeye geçmesi ile belirip güçlenen bir edebiyat türü diye ortaya çıkmıyor, az gelişmiş ülkelerde görülen öykünme eğilimleri ile gerçekleşmiş, üstelik ters koşullar altında, yanlış bir yerde oluşmuş bu gerçekleşme; günü gelip ticaret kapitalizmi, giderek sanayiye kapitalizmi oluşunca; yurt yüzeyindeki ilişkiler kapitalist ilişkilere dönüşüp egemen sınıf olarak burjuvazi, karşı sınıf olarak proleterya ağırlıklarını koyunca; hem şehirleşme alıp yürüyor, hem onunla koşut olarak gerçek bir roman ağacı boy atıp serpiliyor.
Bilgi Yayınevi 1993 Sayfa: 170
Kapitalizmin Marksçı eleştirisi, sistemin insanı kendi emeğine, kişiliğine, hatta insanlığına yabancılaştırdığı; özne olmaktan çıkarıp nesne haline koyduğu, temeli üzerinde geliştirilmiştir. Böyle olunca, öğretinin ana amacı bu yabancılaştırmayı ortadan kaldırarak insanın kendi kaderine sahip kılmak, kişiliğini serbestçe geliştirmesi için zorunlu olan özgürlükleri ona sağlamaktır. Bilindiği gibi Marks, özgürlüğü alabildiğine genişletebilmek amacıyla, polisten başlayarak devleti ve öteki 'sınıfsal baskı' örgütlerini kaldırmayı, kişinin insan yeteneklerini geliştirebilmesi amacıyla da teknolojik olanakları kullanarak çalışma saatlerini asgariye indirmeyi önermiştir.
Bilgi Yayınevi 1993 Sayfa: 125
"... Gerçeğe giden yolları hiç kimse kapatamaz, ama ben, gerçeğin anlaşılması için ölmeye de hazırım." A. i. Soljinitsin
Bilgi Yayınevi 1993 Sayfa: 99
Reklam
Türkiye'de 'toplumcu' aydınlar, ya şehir aydınlarıdır (ki çoğu imparatorluktan 'müdevver' alafranga komprador kültürünün ürünüdür) ya da kırsal kesimin yetiştirmeleri (ki ne kadar aksine savunurlarsa savunsunlar, düpedüz içinden çıktıkları ümmet / derebeyi koşullarının üst yapısını taşırlar). Hele ikincilerin dar gelirli, birincilerin varlıklıca ailelerden geldikleri hesaba katılırsa, arada ne tür sınıfsal bir farkın, gerilimin, hatta çatışmanın var olacağı kestirilebilir.
Bilgi Yayınevi 1993 Sayfa: 28
Yirmi beş yıldır köylü yiyip köylü içiyoruz, Çukurova, Ege, Doğu ve İç Anadolu köylüsünün her şeyi üzerine yazılmadık roman kalmadı, ama elinizi kalbinize koyup Allah için söyleyin, hiç devrimci bir davranışlarını işittiniz mi siz köylülerin? Bu mudur yapılan eylem? Zaten köylü kısmı okumaz bu kitapları, aydınlarca, en çok da köylü olan, ama köyden çıkmış aydınlarca okunur; zaten çoğu "ekonomik üretimin en ilkel biçimine bağlı olduklarından onca gerici ve tutucu" köylerimizin nesnel bir tablosunu çizmekten pek öteye de geçmez.
Sayfa 104
Milli Eğitim sorunları, köylünün eğitilmesi ve kalkındırılması yönünden ilginç şeyler de olabilirler; ne var ki sosyalist öğretiyle, hele onun esthétique anlayışıyla hiçbir ilgileri, ilişkileri yoktur. Çünkü, tıpkı narodnikler gibi bizim toplumcu gerçekçi sosyalist yazarlarımız da yapıtlarından işçileri paldır küldür sepetlemişlerdir. Temel öğe saymışlardır köyü ve köylüyü; onun yanı sıra uyarıcı, aydınlatıcı olarak da ya öğretmen başrolü oynar, ya da "ilerici bir memur" -kaymakam filân- yazdıklarında. Bunu sosyalistlik sanınca, az önce dokunduğum "her şeyiyle köylü" aydın da, sadece mesleğini dürüstçe yapmak istemesinden başına gelmiş kişisel belâları sosyalistlik, daha da garibi sosyalist eylem sanıp "biz neler de yaptık hayatta" davranışlarıyla övünmeye kalkışır.
Sayfa 103
Bilmez değilsiniz ya, ülkemizde ufku ve çerçevesi hayli dar, bir 'solcu' aydınlar çevresi vardır; elhak Nazım'ı severler, uğruna yapmayacakları şey yoktur da, ufukları dar olduğundan mı nedir, onu anma ve yaşatma çabaları, gittikçe, tek parti devrinin 'halkevi faaliyetlerini' daha çok hatırlatıyor: Daima aynı yüzler, aynı şiir esnafı, aynı ezilmişlik hâli vs. Kendi hesabıma ben, eğer yaşasaydı, Nâzım'ın bu türden toplantı ve günlere gönülden katılacağına ihtimal vermiyorum; katılmak zorunda kalsa bile, söylenen ve yapılanlardan hoşlanmazdı sanırım.
Sayfa 81
175 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.