Kadınların birinin adı Shura, yani Haraşo, yani Beyaz Rus. Diğeri ise Elena yani Nataşa, yani Kızıl Rus. Shura, 1920'lerin İstanbul'una votkayı, kısa saçı ve troykaların sesini taşıdı. Devrim kaçkınıydı. Âşıktı, umutsuzdu ve yorgundu.
Yetmiş yıl sonra bu kez Elena taşıdı İstanbul'a Rusya'nın kokusunu. Sosyalizmden kapitalizme geçişin bedelini bedenini satarak ödedi. İkili aşklara, yeryüzü cennetlerine inanamayacak kadar yorgundu, umutsuzdu.
Kısacası tarih yazılırken kadınlar iki kez ağladı.