Atsız, bir fikir önderi olmaktan daha ziyade, millete düşman oldukları kabul edilen akım ve kişilerle yaptığı kavgayla ve şahsiyetindeki kırıksız çizgiyle örnek bir insandır. Yazdıkları ve yaşadıklarıyla gündemden hiç düşmeyen bu hırçın tabiatlı adam, inandığı her fikrin çilesine katlanmış bir karakter abidesidir. Azınlıklara ve dini hayata dair fikirleri Türkçü-Milliyetçi çevrelerden de büyük tepkiler görmüştür. Her milliyetçinin özeneceği, gıpta ile bakacağı icraat ve fikirleri de vardır; maksadını çok ama çok aşmış tanım ve tespitleri de.
Bir Türkolog olarak Atsız, Türk dili ve tarihi üzerinde çok önemli çalışmalar yapmış, hala başvuru kaynağı olarak kullanılan onlarca eseri Türk kültürüne kazandırmıştır. Türk tarih bilimine yaptığı katkılar ise her türlü takdirin ötesindedir.
Bir sanatkâr olarak Atsız, şiirleri ve romanlarıyla milli romantik duyuş tarzının en usta kalemleri arasındadır. Gerçi onun bu yönü kavgacı kimliğinin gölgesinde kalmış, fikirlerini beğenmeyen insanlar onun sanatkâr yönünü yok sayarak görmezlikten gelmişlerdir. Buna rağmen romanları Türk edebiyatının en çok okunanları arasına girmiş, şiirleri gençlerin dilinde dolaşmıştır.
”Ülkü uğrunda gönüller delidir
Kişiler ülkü için ölmelidir
Tanrı’nın insana değmiş elidir
Şu ölüm adlı güzel şey... Saralım!
Hiç düşündün mü niçindir yaşamak?
Bir görev yapmak içindir yaşamak
Er kişiysen görevin neyse, başar,
Zevke, eğlenceye hayvan da koşar!” #1000Kitap