İçinden Sinema Geçen Hayat Üzerinde durduğu gerçeklik zeminini, zamanın ve mekânın çatlaklarından sızarak genişletir, derinleştirir Uluçay. Yolculuğu hep kendinedir. Belki bu yüzden Uluçay’ın filmlerinden ne zaman bahsetmeye kalksanız bir güç sizi hayat hikâyesine, “Ahmet Uluçay Filmi”ne çeker. Çünkü o, hayatının “özne”si olmayı başaran nadir insanlardandır, çünkü hayat, her zaman filmlerden daha çarpıcıdır.
Bir referans niteliğindeki “Mikrokozmosda Sinema: Ahmet Uluçay” başlıklı dosyamız zengin bir içeriğe sahip. Cahit Koytak’ın Uluçay’a ithaf ettiği şiiri, Hilal Turan’ın Uluçay’ın sineması üzerinden yerlilik meselesi değinisi ve yönetmenin hiçbir yerde yayınlanmamış bir söyleşisi bunlardan birkaçı.
Cihat Arınç’ın Ahmet Uluçay sineması üzerinden tartışmaya açtığı sinemada gerçeklik meselesi de bir bölümüyle perspektif sayfalarımızda. Arınç’ın sonraki sayılarımızda sürdüreceği makalesi Uluçay dosyamızı kapatmadığımızın da bir nişanesi.
Geçtiğimiz günlerde Semih Kaplanoğlu’nun Türkiye’ye Altın Ayı’yı getirmesi herkesi birleştiren bir sevinç kaynağı oldu. Festival Günlüğü’nü Bal’ın Berlinale macerasını festival izlenimleriyle birlikte aktaran Mustafa Emin Büyükcoşkun ile jürisinde bulunduğu 28. Fecr Film Festivali değerlendirmesiyle İhsan Kabil doldurdu.
Yine hacimli bir sayıyla sizlerle buluşan Hayal Perdesi, yakın gündeme getirdiği yorumlarla kayıtsız kalınamayacak bir çabayı okurlarıyla paylaşıyor.