“tek kelime konuşmadan akşamı ettik. oysa neler söylemek istiyordum sana. bir ayrılık işareti miydi bu? yalnız seni sevdim…”
• hayallerim, aşkım ve sen -1987 | atıf yılmaz
Gerçekte bir roman, hangi çağda yazılırsa yazılsın, okuyucu onu okurken, yaşadığı dönem içinde kişisel dünya görüşüne, zevkine, kültür düzeyine göre, yazarınkinden farklı yeni bir roman hayal etme imkânina sahiptir..
Bir filmi, bir tek defa izleyerek o film üzerine yazı, eleştiri yazmanın mümkün olamayacağını, sayın sinema yazarı arkadaşlarımıza hatırlatmakta yarar görüyorum. (Ortalama bir seyirci ilk seyredişte bir filmin ancak yüzde 30'unu görüp algılayabiliyormuş). Hal böyle olunca, algılanma süresi bu kadar kısıtlı bir sanatın anlatım gücü konusunda, bütün sinemacıların takkeyi önlerine koyup düşünmelerinde, bu kadar yüzeysel bir sanatla, örneğin roman yoğunluğunda şeyler anlatamayacaklarını farketmelerinde, boşa emek harcaramalar açısından epey yarar vardır sanyorum.
Yaratıcılığın düzensiz bir yaşama biçimi ile beslenemeyeceğini, özgürlük adına seçilen şeyin gerçekte daha büyük bir bağımlılık olduğunu, yaratıcılığın sıradan heyecanlarla değil ancak disiplinli ve düzenli bir çalışmayla ve düzenli bir yaşam biçimi ile gelişebileceğini biraz geç de olsa fark etmiştim.