Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hayat ve Diğer Hastalıklar

Alper Hasanoğlu

En Beğenilen Hayat ve Diğer Hastalıklar Gönderileri

En Beğenilen Hayat ve Diğer Hastalıklar kitaplarını, en beğenilen Hayat ve Diğer Hastalıklar sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Hayat ve Diğer Hastalıklar yazarlarını, en beğenilen Hayat ve Diğer Hastalıklar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
tiksinti
İngiliz yazar George Orwell bu fenomeni 1937'de fark etmiş, şöyle bir soru sormuştu: "İngiliz orta sınıfı işçi sınıfıyla neden dayanışma gösteremiyor?" Bu soruyu da şöyle yanıtlamıştı: "Alt tabaka kokuyor." Eğitim farkları aşılabilir ama bedensel iticilik asla!
Sayfa 129Kitabı okudu
ACI ÇEKMEK NORMAL Mİ?
İnsandan başka hiçbir canlı, kendini bilinçli bir kararla öldürmez. Din, dil farkı olmadan her toplulukta intihar var. Bilimsel çalışmalar, bir insanın hayatı boyunca kendini öldürmeyi düşünme olasılığının yüzde 50 olduğunu söylüyor. Bu gezegende yaşayan insanların neredeyse tamamı hayatları boyunca en az bir kez kendini öldürmeyi düşünüyor. Konuşmayı henüz öğrenmemiş çocukların intihar girişiminde bulunduğuyla ilgili herhangi bir veri yok ama çocukların konuşmayı söker sökmez ölümü düşünmeye başladıkları seyrek de olsa görülüyor. İnsan konuşmayı öğrendiği andan itibaren acı çekmeye başlıyor ya da bunu fark ediyor.
Reklam
KONTROL İLLÜZYONUNU BİR KENARA BIRAKMAK
Anne babalar bilir; gece yatmadan önce anlattığımız masallarda en ufak bir değişiklik yapılmasını istemez çocuklar. Hikayenin azıcık değiştirilmesi itirazlara neden olur. Çocuklar hikayenin kendi bildikleri gibi sona ermesini isterler. Masal hep aynı şekilde anlatılırsa, hikayenin yine iyi sonuçlanacağından emin olurlar. Çocuklar, eğer hikâyenin gidişi üzerinde kontrolleri olursa, sonucun iyi olmasın garanti edecekleri illüzyonu içindedirler.
İnsan Olmak...
Ne yapacağını daha net olarak bilenler dini inançları güçlü olanlardı. Çünkü onların neyi yapıp neyi yapmayacaklarıyla ilgili kafaları daha az karışıktı. Seküler olan ve dinsel söylemleri hayatlarının odağına yerleştirmeyenler için hayat çok daha zordu. Çünkü neyin doğru neyin yanlış olacağına karar vermeleri gerekiyordu ve bunun için de ellerinde çok fazla yol gösterici yoktu.
Tekbaşınalık hapishanesi…
Sabah kalktığımızda daha yüzümüzü yıkamadan Whatsapp'a, Twitter'a, Facebook'a, Instagram'a bakıyoruz -hayatınızın o döneminde hangisi (artık hangi nedenle olduğu bilinmez) ön plana çıkmışsa sıralamayı ona göre değiştirerek ama çoğunlukla hepsine birden. Hiçbir şey de kaçmasın istiyoruz çünkü. Çağımızın yakınlıktan delice korkan ama tekbaşınalıktan da ıstırap çeken bireyleri olarak ne kadar "like" edildiğimizi takipçilerimizin sayısının artıp artmadığını, evde oturduğumuz bir hafta sonunda başkalarının ne kadar eğlendiğini, eski sevgilimizin kimleri takip etmeye başladığını, kimleri "like" kimlerle "arkadaş" olduğunu, bize örtük ya da açık bir mesaj gönderen olup olmadığını kontrol ederek başlıyoruz güne. Yan taraftaki yastık boş ya da dolu, fark etmiyor artık...
İnsan Olmak...
Herkes her şeyin hakkı olduğunu düşünüyor, hatta buna inanıyordu. Ama hayat bir türlü anlamlı olmuyordu işte. Onlar da enerji uzmanlarına, şamanlara, astrologlara gitmeye başladılar. Aklı başında koca koca adamlar şirketlerini yönetirken karşılaştıklan sorunlarla neden başa çıkamadıklarını burçlarının Boğa olmasıyla açıklıyorlardı. Burçların özelliklerini o kadar çok arıyorlardı ki kendilerinde, sonunda o burcun özelliklerine uygun davranmaya başlıyorlardı. İnsan burcuna uygun hareket ediyorsa neden uğraşsın ki kendini değiştirmek için, değil mi?
Reklam
Rahatsız edici şu gerçeği kabul etmek zorundayız: İnsan acı çeker ve normali de bu- dur. Yani bize dikte edilmeye çalışıldığı gibi, eğer aklımızı kullanarak yaşarsak daima mutlu bir hayat yaşayacağımız, yalnızca alışılmamış bir yaşantı, bedensel bir hastalık duru- munda ruhsal dengemizin bozulacağı ve acı çekeceğimiz doğru değildir. Acı çekmek normaldir ve bu normallikle birlikte yaşamayı öğrenerek ruhsal bir huzura kavuşmak mümkündür.
Sayfa 70
Yıllar içinde eşlerin risk almaktan kaçındıkları için hep aynı pozisyonda seks yaptıklarını, böylece birbirlerini tatmin etmeyi garantiye aldıklarını, bunun da cinsel hayatı sakinleştiren ve sıkıcalaştıran en büyük tehlike olduğunu söyler.
UNUTULAN DEĞER: EROTİZM
Cinsel ilişki erkekle kadının kendini gerçekleştirdiği çok önemli bir etkileşim alanıdır. Cinsel ilişkide erkek/kadın karşısında durana cinsel kimliğini sunar, nasıl bir erkek/kadın olduğunu, bedensel ve ruhsal tutkusunu ifade eder, kendini karşısındakine nasıl bıraktığını, kendini ötekine nasıl verdiğini gösterir. Birbirlerine ait olma duygusunun en zevkli ifade biçimidir cinsellik.
Hayat içinde zorlandığımız, belli şeylerin yolunda gitmediği, kendimizi mutsuz hissetti- ğimiz, terk edildiğimiz, işimizi kaybettiğimiz, kendimizin ya da çok sevdiğimiz bir insanın ciddi bir hastalığa yakalandığı durumlarda sorduğumuz sorular oluyor: "Hayat bu kadar mı?", "Bütün bunları neden yaşamak zorundayım?", "Niçin yaşıyorum?", "Yaşadıklarımın anlamı ne?" Ve emin olun bu soruların hiçbiri depresyona bağlı patolojik sorular değil.
Sayfa 320
Geri154
550 öğeden 541 ile 550 arasındakiler gösteriliyor.