Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hayvanlara Niçin Bakarız?

John Berger

Hayvanlara Niçin Bakarız? Sözleri ve Alıntıları

Hayvanlara Niçin Bakarız? sözleri ve alıntılarını, Hayvanlara Niçin Bakarız? kitap alıntılarını, Hayvanlara Niçin Bakarız? en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hayvanlar her yerde hayatımızdan çekiliyorlar. Hayvanat bahçelerindeki hayvanlar bu yok oluşun canlı anıtlarıdırlar.
Hayvanların yakalanması uzak ve yabancı ülkelerin ele geçirilmesinin simgesel bir göstergesiydi. “Kâşifler” yurtseverliklerini ülkelerine bir kaplan ya da bir fil göndererek kanıtlarlardı. Uzak ülkelerde yaşayan bir hayvanın büyük kentin hayvanat bahçesine armağan edilmesi diplomatik ilişkilerde göze girme çabasının bir özelliği oldu.
19. yüzyıldaKitabı okudu
Reklam
Londra Hayvanat Bahçesi Rehberi’ne göre, 1867 yılında, Great Vance adıyla bilinen bir müzikhol sanatçısı 'Walking in the zoo is the OK thing to do' adlı bir şarkı söylemiş, böylece “zoo” (hayvanat bahçesi) sözcüğü gündelik dile girmiş. Londra Hayvanat Bahçesi de “Jumbo” sözcüğünü İngilizceye sokmuş. Jumbo 1865-1882 yılları arasında hayvanat bahçesinde yaşamış olan Afrika’dan gelme devasa bir filmiş. Kraliçe Victoria’nın da büyük ilgi gösterdiği bu fil son günlerini, Amerika’yı da dolaşan ünlü Barnum sirkinin bir yıldızı olarak geçirmiş ve adı, devasa boyuttaki şeylerin tanımı olarak ölümsüzleşmiş.
Sahibi hayvanı için, başka hiçbir şeye ya da kimseye olmadığı şey olur. Ayrıca, hayvan da bunun farkındaymış gibi davranması için koşullandırılabilir. Ev hayvanı, sahibine başka hiçbir yerde yansıtılmayan bir yanını gösteren bir ayna gibidir.
Hayvanlar bizim düşünce dünyamıza önce haberciler ve beklentiler olarak girmiştir.
Köylünün yemek yiyişinin temelinde doğrudan doğruya yemek yeme eylemi ve yenen yemek olduğunu görürüz (…) Burjuvanın yemek yiyişinde ise fantezi, törenselik ve gösteriş vardır (…) Birinci örnek doyumla sonuçlanır, ikinci örnek ise hiçbir zaman bir sonuca ulaşamaz ve özünde doyumsuzluk olan bir iştahın doğmasına yol açar.”
Reklam
Endüstri devriminin ilk evrelerinde hayvanlar makine olarak kullanıldılar. Tıpkı çocuklar gibi. Daha sonra, sözümona endüstri sonrası toplumlarda hammadde olarak kullanıldılar. Yiyecek için gerekli hayvanlar, imal edilen mallar gibi işlemden geçirildiler.
Böyle dilsiz bir arkadaşlık öylesine eşit hissedilmiştir ki, sık sık konuşma yeteneği olmayanın insanlar olduğu kanısına varılmıştır.
Halka açık hayvanat bahçeleri dönemi hayvanların gündelik hayattan çekilmeleriyle başladı. İnsanların hayvanları görmek, onları gözlemlemek için gittikleri hayvanat bahçeleri, gerçekte böyle buluşmaların olanaksızlığının anıtlarıdır.
Sayfa 43
19. yüzyıla kadar hayvanlarda insan nitelikleri görme eğilimi insanla hayvan ilişkilerinin vazgeçilmez bir özelliği ve bu iki türün yakınlığının bir ifadesiydi. Bu eğilim hayvan metaforunun sürekli olarak kullanılmasının bir kalıntısıydı. Son iki yüzyılda hayvanlar yavaş yavaş sahneden çekildiler. Günümüzde onlar olmadan yaşıyoruz. Bu yalnızlığımızda da hayvanlarda insan nitelikleri görme eğilimi bizi iki kat daha tedirgin ediyor.
Sayfa 30
Reklam
"Ne olursa olsun, bizler acı çekilen, kötülüğün kol gezdiği bir dünyada, olayların varoluşumuzu onaylamadığı, karşı koymamız gereken bir dünyada yaşıyoruz. İşte bu durumda estetik an, bir umut kaynağı olur. Eğer bir kristali ya da bir gelinciği güzel buluyorsak, bu bizim biraz daha az yalnız olduğumuzu, varoluşa, tek boyutlu bir hayatın sağlayacağından daha derin bir noktada gömülü olduğumuzu gösteriyor demektir."
Sanatın kullandığı bütün diller, doğa karşısında duyduğumuz anlık heyecanı ölümsüzleştirme çabasının sonucudur. Sanat güzelliğin kuraldışı -bir şeye karşı- olmadığını, tersine onun bir düzenin temelini oluşturduğunu söyler.
Sayfa 83 - Beyaz KuşKitabı okudu
İşçi sınıfının yemek alışkanlıkları, ekonomik dalgalanmaların daha çok etkisi altında olduğu için, öbür iki sınıfın alışkanlıklarına göre daha az yerleşmiş bir geleneğe sahiptir.
Sayfa 86
Homeros bir askerin savaş alanında ölümünü ardından bir atın ölümünü betimler. Homeros'un gözünde her iki ölüm de aynı saydamlıktadır, birinde öbürüne göre bir değişiklik yoktur.
Sayfa 27 - Deli DoluKitabı okudu
Şehir hayatı her zaman doğayı aşırı duygulu bir biçimde görme eğilimi yaratmıştır. Doğa bir bahçe, pencereyle çerçevelenmiş bir manzara ya da bir özgürlük alanı olarak düşünülür. Köylüler, denizciler, göçebeler ise işin aslını bilirler. Doğa, enerji ve mücadele demektir.
Sayfa 80
106 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.