Müreysi gazvesinde Mustalikoğulları harpte ağır yenilgi alıyorlar. Çoğu esir düşüyor. Esirlerden biri de kabile reisinin kızı Cüveyriye.
Baba, kızının serbest bırakılması için Resûlullah'a bir deve sürüsü teklif ediyor. Efendimiz (s.a.v)
"Sakladığın 2 deve nerede? Onları niçin getirmedin?" diye sorunca kabile reisi "Vallahi bunu benden başka bilen yoktu" diyor.
O ve yanındakiler bu açık mucize vesilesiyle hep birlikte müslüman oluyorlar.
Müreysi gazvesinde Cüveyriye annemiz esir olduğu halde Resûlullah'ın yanında kalmak istiyor. Bunun üzerine Resûlüllah (s.a.v) efendimiz fidyesini bizzat kendileri ödüyor.
Akabinde Cüveyriye annemiz de kendi arzusuyla Müslüman oluyor. Resûlüllah (s.a.v) ile nikahlanma şerefine nail oluyor.
Bunu haber alan ashab-ı kiram, peygambere akraba olanların esir olması doğru değildir, diyerek bütün esirleri fidyesiz serbest bırakıyorlar.
Esirler bu erdemli davranış karşısında müteessir oluyorlar ve tüm kavim İslamiyeti kabul ediyor.
Ol Resûl-i müctebâ hem rahmeten li'l-âlemîn
Bende medfûndur deyü eflâke fahr eyler zemîn
Ravzasın idüb ziyâret didi Cibrîl-i Emîn Hâzihî cennâtü Adnin fedhulûhâ hâlidîn...
● ["Rasûlullâh (sav) seçkin bir peygamber ve âlemlere rahmettir.
Yeryüzü; «O'nun kabri bendedir.» diyerek göklere karşı iftihâr etmektedir.
Cebrâîl (as) Allâh Rasûlü'nün Ravza'sını ziyâret ederek; «Burası Adn Cennetleri'dir. Oralara ebedi kalmak üzere girin!>> demiştir."]
• Başka bir şair de : semânın yeryüzüne olan gıptasını şu güzel beytiyle dile getirir:
Seni ey mihr-i ân gördükçe zîb-i hâkdan,dermiş
Semâ; "Yâ leytenî küntü türâbâ❞ âheste âheste...
● ["Ey güneş yüzlü! Semâ, yeryüzünün Sen'inle zînetlenmiş olduğunu gördükçe âheste âheste, (içli içli) «<Âh keşke toprak olsaydım!» diye hayıflanırmış.