Bilgimizin, görünüş sınırları içinde, yeterli ve sağlam olduğu söylenebilir. Şüphesiz bizim bildiğimiz şekliyle dünya görünüştür, ama sâdece yanılsama değildir, çünkü bu görünüşün bi çimleri evrensel ve zorunludur. Yapısı bizimkiler gibi olan bütün zihinler için geçerlidir. Sadece bir bireyin zihninin uyduruk hayalleri değildir; oysa yanılsama olmak için böyle olması gerekir. Onun için bu görünüş dünyasının bize göre gerçeklik olduğunu söyleyebiliriz. Ama gerçekliği kendinde ol duğu şekliyle bilmenin bizim için mümkün olduğunu sanıyorsak, kendimizi aldatıyoruz demektir. Dolayısıyla bilgi deney dünyasında kalmalıdır. Bunun ötesine geçemez. Dünyanın gizli iç gerçekliğine nüfuz edemez. Zihinlerimizin yapısından ötürü o gerçeklik ebediyen bilgimiz dışında kalacaktır.
Hegel’in sistemi üç bölüme ayrılır:
(1) Mantık,
(2) Doğa Felsefesi,
(3) Ruh Felsefesi.
Bu üçü, yani Mantıkî İdea, doğa ve ruh bir üçlü meydana getirirler.
Mantık, İdea’yı kendin de olduğu haliyle ele alır. Bu, tezdir.
Doğa, başka lığı halinde İdea’dır. Kendinde İdea’nın karşıtıdır. Bu, antitezdir.
Ruh, İdea ile doğanın birliğidir. Bu sentezdir.