Siz gerek dün ve gerekse bugün kendinizi onlardan eksik görüyorsunuz...
İslâmî olmayan düşünceler, uygarlık ve kültür buralarda egemendir. Salgın mikroplar tüm çevreyi sarmış ve hatta havayı bile zararlı hâle getirmiştir. Mikrop salgın halindedir.
Cinsel anarşinin bu kadar artması ve değişik türlerde cinsî olayların revaç kazanması başını alıp gitmekteydi. Kimse buna dur demiyordu. Nitekim bu uçkur edebiyatı edebî eserlere konu olmuş, sinemalara taşmış, tiyatrolarda, gösteri ve seminerlerde boy göstermiştir. Aklınıza gelebilen her türden yıkım ve alçaklık rezaleti sergileniyordu. Ayrıca servet sahibi kapitalistler ve bencil kimseler, halk arasında şehvet ateşini giderek tutuşturuyorlardı. Bunun için her türlü araç ve gereçten yararlanarak bunu halkın tüm katmanlarına ulaştırma çabasını gösteriyorlardı. Buna revaç kazandırmaya, ticari gelirlerini ve iş alanlarını bu sayede genişletmeye çaba gösteriyorlardı. (1)
"Araştırmacılardan bizim uygar hayatımızı görmek ve araştırmak isteyenler için özellikle de, bizim bu hayatımızın örneklerine bakarak, halen tiyatro yazarlarımızın sunmaya devam ettikleri ve 30 ile 40 yıldan bu yana sergilemeye çalıştıkları eserlere bakmak yeterlidir. Kuşkusuz bunlardan şöyle bir sonuç çıkacaktır: Bizim toplumumuzda evli eşlerin tamamı ihanet içindedirler. Hiçbirinde vefa duygusundan eser yoktur. Aile arası ilişkiler nasıl sürdürülür, buna uyan kimse yoktur. Bizdeki her eş (koca) ya aptal ya gafil biridir veya eşinin yani hanımının adeta baş belasıdır. Kadına gelince, onun en güzel hasleti, her an kocasından uzak kalma isteğidir. Bunu elde ettiği an, hemen arzusuyla başkasına yönelmeye hazırdır."