Okuduğum ilginç kitaplardan biriydi. Okumaya zorlandığım yerler oldu hem de fazlasıyla. Bitirmek için devam ettim. Baş kahramanı anlamaya çalışmaktan yoruluyorsunuz çoğu zaman. Ve kahramanın olaylara, çevreye yaşama bakış açısı insanın içine müthiş bir sıkıntı gibi çöküyor.
İlk başlarda düşünme eylemi üzerine çok güzel şeyler vardı. Gerçekten ne kadar az düşündüğümü farkettim. Ama sonra düşünmekten kastının da farklı olduğunu anladım. :)
Mesela, Descartes ın "Düşünüyorum öyleyse varım" tezini bütün benliğiyle inkar ediyor yazarımız. Ona göre düşünüp var olmamaktır bütün mesele. Ve bunu becerebilen "kraliyet tahtına oturmuş" oluyor.
Aslında genel olarak yazarın kitap boyunca duygularının değişkenlik gösterdiğini, bazen savunduğu birşeyi reddettiğini bazen de tam tersini yaptığını görüyoruz.
"Birine güzel tavsiyelerde bulunmak, Tanrı’nın başkalarına bahşettiği hata yapma yeteneğine bir tecavüzdür." Çoğu zaman da buna benzer katılmadığım düşünceleri vardı tabi. Birine güzel tavsiyelerde bulunma yeteneğimiz varken bunu kullanmadığımızda da Tanrının bize bahsettiği bu yeteneği göz ardı etmiş olmuyor muyuz? :))
Sonuç olarak yazarımız bir çizgide durmuyor ve eğer kitap devam ediyor olsaydı eminim buna zıt bir şey de olurdu. Beğenerek okuduğum bir kitap değildi ne yazık ki. Okumaktan hemen sıkılan biriyseniz okumamanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar.