"Yerde bir urgan var, kördüğüm olmuş. Çevresindekiler ümitsiz,
Gelip geçenler şaşkın...
Görünmez ellerde daha sıkılıyor,
Çözüleceği beklenirken.
Kimdir, sahibi nerdedir diye
Boşuna düşünme, kafa yorma.
Biziz o urgan, insanlar topluluğu. Günahlarımız hepimizi
Öyle karıştırmış ki,
Açılıp kurtulmamız hayal.
Sahibimiz ne bekliyor daha?
Günahlarımızın çoğalmasını mı?
Göndersin artık
Bir elinde rahmet,
Bir elinde azab meşalesi olan elçisini.
Yahut o urgan
Azab ateşiyle yakılsın,kopsun.
Başka nasıl çözülürüz,
Şerefimizi giyiniriz?"
Ey telaşlı insan!
Sana karıncayı ve bir arıyı
İncelemeni öğütlerim.
Biri yerde, diğeri havada,
Günde belki bin defa
Sabırla gider gelirler.
Topraktan ve çiçekten
Götürdükleri göze bile batmaz.
Fakat yuvalarını açınca,
Yeraltında bir ambarla,
Kovanda bir bal tulumuyla karşılaşırsın.
Nasıl oluyor diye düşünme!
Sabır öyle bir güçtür ki,
Dileyene dağı devirtir."
" Seni bilirim...
Az mı hayat yıllarını birlikte tükettik!
Bilmem neden
Geceleri mehtaptan uzak
Gölgelikleri seçer, yerleşirdin?
Bense ay ışıkları altında
Yıkanmaktan hoşlanır,
Öyle yerlere koşardım.
Ne oldu sonu bu oyunun?
Birbirimizden koptuk,
Bağlanamadık bir daha
Sen dilediğin kadar
Bana kara sürmeye çalış yine.
Işıklı dünyamda yaşadıkça kirletemezsin."
Hz.Fatıma, öğüt verdi: "Çocuklarımızı hep böyle ilerici ilimlerle beslersek, yeryüzü bir daha sapıklık nedir görmez ey kardeşlerim. Asıl vazife kadınlarındır. Nitekim Allah'ın Resulü 'Cennet kadınların ayağı altındadır.' diye boşuna buyurmadı. Öyle bir şerefi hak etmeliyiz."