Sunay Akın tv programında ilk kitabını ve şairi tanıtmıştı, çoban şair... Sonra ikinci kitabını çıkardığında tv programına davet etmişti... Köyden kasabaya inince, çantasını kitapla doldurduğundan söz ediyordu. Daha çok okuyabilmek için sonradan çobanlığı tercih ettiğini söylediğini anımsıyorum. Bu fikir bana da ilginç gelmişti, bizim kapıcı gördükçe, ben de kapıcı olsam ne kadar çok kitap okumaya vaktim olurdu demişimdir... Dikkat edin bizim kapıcı dedim, kapıcı mesleğini genellemedim. Çünkü bizim apartmanda kapıcı bir şey yapmıyor... Çoban şair artık köydeki taşları, hayvanları, bitkileri vs.. imgeleştirmeye başlamış...aşmıştı adam...
evinizin penceresini
açıp kapatıver her sabah
aç kapa, aç kapa
mutluluktan sımsıcak oluyor evimiz.
aşık bu evler birbirine biliyorsun,
aç kapa, aç kapa penceresini,
eviniz evimize göz kırpıyor olsun.
ağaçları görmüyor musun,
nasıl da kol-kola bu havada
bu dans bu havada
ya şu iki bacadan yükselen duman,
nasıl da sarmaş dolaş havada
hangisi dibinde üşüyen bilir,
dışarıda alev alan bu havada.
evinizin penceresini diyorum,
aç kapa,
aç kapa bütün gün herkes bilsin,
kimseler bilmez,
iki ev,
birbirine aşık,
iki ev.