Foucault, hapsolunan çerçeve diye tarif ettiği ruh, hapishanenin disipline edici rejimi tarafından mahkuma aşılanan bir normatif ideal, bir tür "psişik kimliktir" der. Dolayısıyla iktidarın yalnızca beden üzerinde değil, bedenin içinde de işlediğini söyleyebiliriz.