Hemşehrim olan Eda Nur Işıksal'ın ilk kitabı olan 'İLK'in yorumuyla geldim.
Ya İLK insan da pes etseydi?
Tuttuğunu kopartan, hırslı ve meslek hayatında başarılı bir avukat aynı zamanda baba yadigarı gazetede yönetici olan Azra'nın Tekirdağ - İstanbul arasında mekik dokumasını okuyoruz. Dışarıdan bakıldığında güçlü, her şeye, herkese , hayata kafa tutan bir kız gibi görünse de kendi içinde küçük bir kız çocuğu aslında.
Salonunun ortasına bırakılan elleri kesik bir erkek cesedi, avukatlığını yaptığı holdingin sahibi Selim'le olan inişli - çıkışlı ilişkileri, birbirinden zorlu davaları içinde hala hayatla mücadele etmeye çalışan bir karakter okuyoruz.
Kitabı gerçekten sevip sevmediğimi anlayamadım çünkü beğendiğim ne kadar yer varsa bir o kadar da beğenmediğim yerler vardı. x10 hızında bir film izliyor gibiydim kitabı okurken. Geçişler çok hızlıydı. Bazı bölümler çok zorlama olmuş gibi gelse de Alp Kırşan, Atasoy Kamer, Selim Soydan gibi ünlü isimlerin röportajlarına yer verilmesi kitaba zenginlik katmıştı. Kadına şiddet konusunun işlenmesi ve bununla mücadele etmek için bir şeyler yapılması beni çok mutlu etti. Kısacası romanlaştırılmış bir kişisel gelişim havası vardı kitapta. Sadece kitabın bölümlere ayrılmış olmasını isterdim. Eda Nur'a yazarlık hayatında başarılar dilerim..