Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Aristoteles

İlkçağ Felsefe Tarihi 3

Ahmet Arslan

İlkçağ Felsefe Tarihi 3 Gönderileri

İlkçağ Felsefe Tarihi 3 kitaplarını, İlkçağ Felsefe Tarihi 3 sözleri ve alıntılarını, İlkçağ Felsefe Tarihi 3 yazarlarını, İlkçağ Felsefe Tarihi 3 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Aristoteles ne bir Berkeley'dir ne de Kant. O, Berkeley gibi hareket noktası olarak bilinç içeriklerini ve bu bilinç içeriklerine sahip özneyi alıp dış dünyanın gerçekliğini bir problem olarak görmediği ve varlığı algıya indirgemeyi hiç düşünmediği gibi Kant gibi dış dünyadaki olaylara şekil veren şeyin, insan zihni olduğu görüşünde de değildir. Aristoteles, Berkeley'den farklı olarak bir dış ve nesnel dünyanın gerçekten varolduğuna inanır ve Kant'tan farklı olarak da bu dış, nesnel dünyanın esas itibariyle bize göründüğü gibi olduğunu savunur.
Freud yine yanılmakta...
Aristoteles'in Po­etika boyunca sık sık tekrar ettiği ve üzerinde önemle durduğu traged­yanın amacının insanı hoş, zevk verici bir deney içine soktuğu yönün­deki görüşünü temel alırsak bu hoş, zevk verici deneyin estetik bir de­ney olması gerektiği üzerinde ısrar etmek durumundayız. Bu estetik deneyin aynı zamanda psikoterapötik, yani tedavi edici, hastayı iyileş­tireceği bir yanı da olabilir, ama ona indirgenmesi Aristoteles için her­ halde kabul edilebilir bir şey olamaz. Hatta buradan hareketle Aristo­teles'in, eğer aynı dönemde yaşamış olsaydı, Freudçu psikanaliz kuramının sanatı dar anlamda bir yüceltme (sublimasyon) olarak tanımla­maya çalışan görüşüne bu nedenle karşı çıkabileceğini söyleyebiliriz.
Sayfa 390 - İstanbul Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Aristoteles; Müzi­k kişiliği etkiler, Ruhda duygular, heyecanlar yaratır.
Bazı müzik makamları veya melodilerin insanı taşkın he­yecanlara, ölçüsüz duygulara sürüklemesine karşılık, bazı ritmlerin in­san ruhu üzerinde sakinleştirici bir etkisi vardır. Bazılarının insanların ruhunda denge bozucu, bayağı hareketlere yolaçtığının görülmesine karşılık bazıları insanları soylu hareketlere yatkın hale getirir. Şimdi bu tür şeyler, yani öfke veya yumuşaklık, cesaret veya ılımlılık, taşkın­lık veya sükunet, karakter durumları, yani ahlaki nitelikler olduklarına ve müziğin de dinleyicide bu tür ahlaki nitelikler, huylar, karakter­ler yaratma özelliği bulunduğuna göre bunun sonucu Aristoteles için müziğin ahlaki ve eğitimsel bir değere sahip olduğu olacaktır. Müziğin eğitim içindeki yeri işte onun bu ahlaki niteliği ve eğitimeinin ahlaki amaçları gözönüne alınarak tayin edilmelidir.
Sayfa 388 - İstanbul Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Aristoteles'e göre bu üç faaliyet alanının ana amaçları da farklıdır:
Theoria'nın amacı bilim, bilgi; Prak­sis'in amacı genel anlamında davranış, iyi yaşama, ahlaki yaşama; Po­iesis'in amacı ise yararlı ve güzel şeyler üretme (production), yaratma, imal etmedir. Aristoteles'in bu tanımlamasından açıkça ortaya çıkan şey sanatın temel veya ayırdedici amacının dar veya bilimsel anlamda bilgi olmadığıdır. O ya özel olarak marangozluk, kundura imalatçılığı gibi daha ziyade faydalı olanı hedefleyen veya tragedya, resim, müzik gibi geniş anlamda faydalıyı dışarda bırakmamakla birlikte daha özel olarak güzel olanı hedefleyen bir etkinlik olmak durumundadır.
Sayfa 385 - İstanbul Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Aristoteles
Şairin görevi meydana gelen şeyi değil, meydana gelmesi mümkün olan şeyi, yani olası veya zorunlu olmasından ötürü meydana gel­mesi mümkün olan şeyi tasvir etmektir. Şair ele aldığı hikaye veya olay örgülerinden çok onları ölçülü (ve­zinli) mısralar halinde dile getirdiğinden ötürü şairdir. Çünkü şairi şair yapan eserindeki taklit unsurudur ... Şair, konusunu herhangi bir gerçek tarihi olaydan almasıyla şair olmaktan çıkmaz. Çünkü tarihi olaylar arasında bazıları aynı zamanda mümkün veya muh­temel oldukları için gerçekleşmişlerdir ve şair bu özelliklerinden dolayı onları ele alan kişidir.
Sayfa 380 - İstanbul Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Platon, Sanatın Ahlaka hizmet et­mesini ve ona tabi olmasını şart koşar.
Sanat bizim aklımıza değil duygularımıza, mantığımıza değil psikolojimize seslenir. Bu, Platon'un sözleriyle, bi­zim "akılsız, korkak, gevşek, zayıf" yanımıza; sakin, ölçülü, sağduyu­lu yanımıza değil, "coşkun, taşkın, değişken" yanımıza hitap ettiği an­lamına gelmektedir. *****
Sayfa 375 - İstanbul Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Aristoteles'in Hocası Platon'un Sanata bakışı, yorumda
Felsefesinin geri kalan kısım­larında, örneğin varlık ve bilgi felsefesinde, ruh öğretisi ve siyaset fel­sefesinde olduğu gibi sanat felsefesinde de Aristoteles bazı noktalarda hocasından önemli ölçüde ayrılmakta ve kendi dehasını oluşturan özel ve kalıcı değeri olan bazı görüşlere sahip bulunmaktadır. *****
Sayfa 371 - İstanbul Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
İyi bir retorik konuşma açık (clear) ve uygun (appropriate) olmalıdır.
Çarpıcılık, egzotiklik konuş­mayı yapay veya yapmacık bir şekle sokacak ölçüde olmamalıdır. Bir yazarın sanatını gizlemesi ve yapmacıklı olarak değil de, doğal konuş­tuğu izlenimini vermesi önemlidir. Çünkü doğallık inandırıcıdır.
Sayfa 367 - İstanbul Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Bir Konuyu Bilen Hocası, Yapan Ustası, Konuşan Cühelası olur. derler
***** Eğitimli insanlar genel ilkeleri orta­ya koyarlar; eğitimsiz insanlar ise herkes tarafından bilinen şeylerden hareket ederler ve onlardan aşikar sonuçlarını çıkarırlar. *****
Sayfa 365 - İstanbul Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Bu satırlar bana Orson Welles'in o meşhur şarkısını hatırlattı.Yorumda
Gençlik demek tutku demektir. Gençler sert huylu, ama iyi kalplidirler; idealist, ama utangaçtırlar. Faydalı şeylerden çok soylu işler peşindedir­ler. Henüz sık aldatılmadıkları için başkalarına kolayca güvenirler; bir­ çok kötü şeye henüz tanık olmadıkları için iyimserdirler. Sert huylu, ama adalet severdirler. Akılları ile değil duygularıyla hareket ederler vb. Buna karşılık yaşlılar ahlaki duygular, heyecanlada değil, akılsal hesap­larla hareket ederler. Çok yaşamış, çok aldatılmış, çok hata yapmış ol­dukları için başkalarına karşı güvensiz ve hiçbir şeyden emin değiller­dir. Gençlerin tersine her şeyi gereğinden az yaparlar. Utangaç değil da­ha çok arsızdırlar. Paranın ne kadar zor kazanıldığını bildikleri için cimridirler. Hayatlarına neyin daha soylu olduğu değil neyin yararlı ol­duğu düşüncesi yön verir. Hayatın çok sillesini yemiş oldukları için iyimser değil, kiniktirler, yani her şeyi en kötü tarafından ele alırlar vb.
Sayfa 360 - İstanbul Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
483 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.