İnsan Bir Ormandır kitaplarını, İnsan Bir Ormandır sözleri ve alıntılarını, İnsan Bir Ormandır yazarlarını, İnsan Bir Ormandır yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
1950’lerin İstanbul’unda geçen İnsan Bir Ormandır kitabında, 40'larının sonuna merdiven dayamış bir adamın acelesiz günlerini anlatıyor Akbal. Beyoğlu’nun arka sokaklarında gezinip, sinemalarında nefes alırken, meyhanelerinde geceleyip Gezi Parkı’nda şafağı kucaklarken hep sessiz hep yavaş bu adamın geçmişiyle hesaplaşmasını anlatıyor aslında. Geçmiş dostluklar, geçmiş sevdalar, mutsuz bir evlilik ve eve dönülmeyen akşamların yükü ile ağır ağır akıp giden bir kısa roman bu.
Geçmiş ile şimdi arasında bir sek sek oyununa dönüşen kitap, bir akşam vakti başlayıp ertesi sabaha dek süren bir yarım gün kadar olsa da başkahramanının yıllara başkaldırısı aslında. Geleceğe göz kırpan bir başkaldırı. Ancak yanlış anlaşılmasın içinde öfke yok, kırgınlık ve pişmanlık belki… Geçmişin ağaçları arasında dolaşırken, bir tür kendi kendini bağışlanma, kendi kendine bağışlanma ayini gibi sürüyor sayfalar. Ormanın geceyle berabere çöken tekinsiz karanlığından sabahın ilk ışıklarının beraberinde getirdiği umut huzmeleri gibi bir kısa yolculuk oluyor. Okurunu da kendi ormanında yolculuğa çıkmaya davet eden kitaptan geriye ise Akbal’ın hafızalarda fotoğraf olarak kayıtlı duran gülümsemesi kalıyor.
Bir cumartesi ben de ayrıldım, o da. Ayrı ayrı yönlere. Kalan: "O siyah gözler, yaktı beni mecnun etti." havası, bir de zaman içinde kopuk bir iki anı...
Bazı zaman parçaları yaşantımızın öteki bölümlerinden ayrıdır, kopuktur. Ne yapsan birleştiremezsin. Bir bütün haline getiremezsin. O zaman parçası içinde özgürüz.
Anılar çözülür, dökülür önüne. Toplamak zor olur sonra. Nasıl kopar bir kolyeden tanecikler, dağılır giderse, öyle. Tek tek gelmeli anılar. Hepsi birden yaşanmaz. Çekilmez olur ağırlıkları.