Eski Taş Çağından Eksen Çağına

İnsan Evriminde Din

Robert N. Bellah

İnsan Evriminde Din Quotes

You can find İnsan Evriminde Din quotes, İnsan Evriminde Din book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
600 000 000 milyon yıl önce, muhtemelen hayli karmaşık hayvanlar vardı; dallanan süngerler, denizanası gibi merkezden çevreye radyal hayvanlar ve sonradan fosilleşmiş, ilk küçük iki yanlı hayvanlar, çamurlu okyanus tabanında yuvalarının izi kalmış, belki solucan gibi yaratıklar. Bu solucan benzeri hayvan, bütün modern iki yanlı hayvanların atası olabilir.
Sayfa 107 - Bilgi üniversitesi yayınlarıKitabı okudu
Baskılama tarihinde Hindistan'ın bir tekeli yoktur: Şimdiye kadar gelmiş geçmiş her insan toplumu -avcı-toplayıcılar dışında, ama orada bile bir çocuk ya da kadın olmaktansa yetişkin bir erkek olmak daha iyiydi- nüfusun geniş kesimlerine karşı baskıcı olmuştur. En azından uzun bir süre için demokrasinin en büyük iki örneğinde (eski Atina ve çağdaş Amerika'da) demokrasi ve kölelik bir arada yaşamışlardır. Ve ABD'nin gerek içindeki gerekse dışındaki halklara davranışında tarihteki en baskıcı toplumlardan biri olmadığını kim söyleyebilir? Kast, sadece baskının Hindistan'da aldığı biçimdir.
Sayfa 615Kitabı okudu
Reklam
Mısır
Fakat kralla tanrı arasındaki ilişki zaman için devrilmiş olmakla birlikte, Assmann bize kralın tanrısallığı düşüncesinin süregeldiğini de anımsatıyor. İlk dört hanedanda, “Hükümdar tanrının bir imgesi değildir, kendisidir"; fakat sonraki zamanlarda her şey büsbütün değişmemiştir: "Klasik, temsilci haliyle firavunlu krallık, firavunun tanrının oğlu, tanrının ete-kemiğe bürünmüş hali olduğu düşüncesinden büsbütün vazgeçmemişti. Ne var ki, firavunun canlandırdığı tanrı tipik olarak evlât düzeyine indirgenmiştir: Firavun Amon'u, Ra'yı ya da Ptah'ı değil, Horus'u, Osiris'in oğlunu, yani Oğul'u canlandırmaktaydı."69 Fakat elbette Amon, Ra ya da Ptah sahneye çıkmadan ve muhtemelen de Osiris'in onun babası olduğu kesinleşmeden önce, Horus kralların tanrısıydı.
Sayfa 271Kitabı okudu
120bin peygamber eski mısırda da görülmüyor.
Fakat eski Mısırlılar "ahiret"e kökten başka bir dünya diye değil, bu dünyanın bir devamı gözüyle bakıyorlardı.
Sayfa 273Kitabı okudu
Antropolog Victor Turner akış kavramını, dinsel töreni (ritüeli) anlamak için kullanmıştır ve (olumlu anlamıyla) çalışma ritüel haline gelince akışa yaklaştığını söylemek belki terimleri fazla esnetmek olmaz. Örneğin, Zen Budistlerinin pratik/uygulama kavramına bakabiliriz; bunun ilk anlamı, tercihan başka Zen inançlılarıyla birlikte bir meditasyon salonunda belirli süreler boyu lotus konumunda yapılan meditasyondur. On- dan sonra, Zen kavramı bütün etkinliklere yansıtılır; öyle ki, yerleri süpür- mek pratik yapmak olur, bulaşık yıkamak ve herhangi bir iş pratik yapmak olur. Zen görüş açısından bir çalışmayı pratik haline getiren, belirli bir dinsel özenme biçimi olarak düşüncelilik (mindfulness) tavrıdır. Düşüncelilik, so- nuçla ilgili bir beklenti değildir, fiilen olan gerçekliğe açıklıktır, bir çeşit B-ta- nımadır. Belki, ben ona verdiğim genişletilmiş anlamla ritüelin üstün gerçek- lik olma bakımından gündelik yaşam dünyasıyla yarışabileceğini söyleyebili- rim. Böyle bir sav, gündelik yaşam dünyasının bir hayal dünyası olduğu yo- lunda geniş ölçüde paylaşılan bir dinsel görüşe dayanmaktadır.
İsrail'de Tanrı ile kral arasındaki gerilim monarşi döneminde doruktaydı; zaman zaman Tanrı Davut Hanedanıyla monarşiye yarı-tanrısal bir statü veren bir ebedi sözleşme yapmış gibidir; fakat Davut dahil krallar çoğu zaman günahkarlar, hatta Yahveh'in işledikleri günahlar nedeniyle cezalandırılan düşmanları olarak resmedilirler. Ne var ki, Davut soyu krallığının, Kudüs tapınağının ve ülkenin kendisinin hep yitirildiği Babil sürgünü sırasında, Yahveh tek Tanrı ve amaçlarına kimin hizmet etmesini istiyorsa onu seçebilecek bir Tanrı ilan edilmiştir; Pers kralı bile Tanrı'nın mesihi olabilirdi. Hıristiyanlık bu tema üstünde istediği değişiklikleri yapmış ve kralı Tanrının Oğlu sayan eski krallık etiketini yeni bir biçimde kullanmıştır. (Isa'nın Davut soyundan geldiği onaylanarak), haç üstündeyken bile Kral İsa'nın saltanatı ilan edilmiştir. Tanrı'nın seçilmiş peygamberi Muhammed de, Musa gibi bir kraldı ya da değildi, ama kesinlikle bir halkın hükümdarıydı. Muhammed'in ölümünden sonra inançlılar cemaatini yönetenler, hükmetme haklarını peygamberin ardılları (halifeler) olmalarına dayandırmışlardır. Tanrı ile kralın eski birliği her örnekte dramatik olarak bozulmakla birlikte, paradokslu bir biçimde yeni eksensel formülleştirmelerde hep onaylanmaktadır.
Sayfa 314Kitabı okudu
Reklam
İnsanlarla bazıları genetik açıdan ilişkili olan, bazılarıysa hayli uzak kalan insan olmayan memeliler ve kuşlar arasında bir dizi süreklilikler vardır; bunları 2. Bölüm'de tartışacağım, ama aralarında zaman zaman başka türlerin üyeleriyle duygudaşlık gösterme, adalet duygusu ve birçok işbirliği biçimleri için bir yetenek vardır .15 Belki birkaç istisna dışında yalnızca memelilerde ve kuşlarda bulunan oyun, göreceğimiz üzere, özellikle önemli bir evrim kalıtıdır. Ama her şey toz pembe değildir; saldırı ve şiddet de evrilir, sonuçta hem insanlar hem de en yakın primat akrabalarımız olan şempanzeler kendi türlerinin öteki üyelerini kasten öldürür.
Oyun, elbette pahalıdır. Oyun oynayan hayvanlar avcıların saldırılarına açık kalır ve oyun onları yiyecek aramaya katılmaktan alıkoyar. Böylelikle oyunun işlevleri üstüne birçok teorimiz ortaya çıkıyor -adaleleri işletmek, top- lumsallığı öğrenmek, öteki oyuncuları alt etmeyi öğrenmek, vb.- ama onun hayvanların yaptığı başka şeylerde pek görülmeyen salt bir eğlence öğesi içerdi- ğinden şüphe eden gözlemci pek yoktur. ]ohan Huizinga Homo Ludens, yani "Oynayan İnsan" diye bir kitap yazmıştır, bundan hala öğrenecek birçok şeyi- miz var.31 Huizinga oyunun kültürün kökeninde bile bulunduğunu görmüştür
Güneşi gördüm:)
Ve güneşe "Güneş" dendiğini nasıl bildik? -Çünkü göktedir. Dünya değildir. Bize gökten ışık verir. Peki, ama bunu nasıl bildik? -Çünkü o büyük bir toptur. Işınları vardır. Ona "güneş" dendiğini biliyoruz. Ama onun adının "güneş" olduğunu nereden biliyorduk? Başka bir şey de diyebilirdik. -Çünkü bize ışık verir. Ona ilk "Güneş" diyen insan nereden bilmiş de başka bir şey dememiş? -Çünkü büyük top da sarıdır, ışınları da sarıdır. Ona güneş dediklerinde güneş olmuştu... Peki, ilk insanlar ona güneş denileceğini nereden bilmişlerdi? -Çünkü havadadır, yüksektedir... İlk insanlar güneşin adını nasıl bilmişler? -Çünkü güneşi görmüşler.
Pascal
İnanç bize duyumların söylemediğini kesinlikle söyler, ama onların gördüklerinin karşıtını değil; onların karşısında degil, üstündedir. Yürek uzam, zaman, hareket ve sayı gibi aklın kendilerinden başladığı, ama üretemeyeceği içkin bilginin kaynağıdır. Aynı zamanda aşkın ve Tanrı'nın yardımıyla imanın da kaynağıdır. Yalnızca akla dayanan iman ise "sedece beşeridir ve kurtuluş için yararsızdır"
Sayfa 126Kitabı okudu
129 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.