İslam Gönderileri

İslam kitaplarını, İslam sözleri ve alıntılarını, İslam yazarlarını, İslam yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Dua
Allah bize ramazan ayını, oruç tutma nimetini ikram ettiği için ona hamdolsun, ona sonsuz şükürler olsun. Bizi Kur’an nimetiyle nimetlendirdiği, furkan nimetiyle nimetlendirdiği, hidayetiyle hidayete erdirdiği için ona hamd olsun. Allah hepimizi kâmil manada oruç tutanlardan eylesin! Allah bizi Kur’an nimetine, furkan nimetine, hidayet nimetine, beyan nimetine şükreden kullarından eylesin! Allah böyle bir şükrü bize nasip eylesin! Bizi bu nimeti anlayan, kavrayan, rabbinin kelamını okuyup, anlayıp, dinleyip, ahlaka ve amele dönüştürenlerden eylesin! Allah bizi beşeri tarafını arkaya atıp, manevi tarafını öne alan kullarından eylesin! Allah’ın, kendisine nefhettiği o ruhu tadanlardan eylesin! Nefhettiği ruhla, rabbiyle beraber olanlardan eylesin! Allah bizi huzura kabul ettiği kullarından, muhatap alıp cemalini müşahede ettirdiği kullarından eylesin! Allah hepinizden razı olsun.
Oruç tutarken; “ya rabbi, ben her azama, hatta öyle ki bütün varlığıma oruç tutturmak istiyorum. Beşeri tarafımı unutup, bana nefhettiğin ruh olmak istiyorum. Bir tek seni sevmek, seni tesbih edip, sana hamd etmek ve seni tekbir etmek istiyorum” deyip niyetimizi böyle getirmemiz gerekir. Bu saydıklarımdan bir parça bile yaparsak Allah onu tam olarak kabul eder inşallah. Neden kabul eder? Çünkü bir çabamız, gayretimiz vardır. Allah gücümüzün yetmediği bir şeyden bizi sorumlu tutmaz. Yeter ki biz elimizden geleni yapmaya çalışalım. Biz elimizden geleni yapmaya çalışırsak elimizden gelmeyeni de Allah bize ikram eder ve onu tam kabul eder; çünkü Allah, elimizden gelmeyen herhangi bir şeyden bizi sorumlu tutmaz.
Reklam
Nefsi emmaredeki biri oruç tutarken yemekten ve içmekten kesildiğinde imsaktan iftara kadar yemeyip, içmedi mi kendini oruçlu kabul eder. İnşallah Allah da onu öyle kabul edip, orucunu kabul eder; ama rabbine biraz daha iman etmiş, rabbini biraz daha ciddiye almış biri diğer uzuvlarına da; yani gözüne, kulağına, eline, ayağına, diline, beline de
Hep beraber İslam’ın şartlarını anlıyorduk. Bir vuslat yolcusu İslam’ın şartlarının hepsini yaşar. Vuslat yolcusu, İslam’ın şartlarından biri olan zekâtı nasıl yaşar? Zekât demek; temizlenmek demektir. Zekât, özel manada malının kırkta birini ya da onda birini vermek manasına gelse de zekâtın kelime manası; temizlenmek, tezkiye olmak demektir. Biri kazandığı malından zekât verince “malı temizlendi” denir. Peki, mal temizlenince her şey helal olur mu? Hayır, olmaz. Biri Allah’a iman etmemişse onun gönlü zaten haramdır; yani iman etmeyen biri helalinden yese ne olacak, onun zaten kendisi haramdır! Vuslat yolcusu her anda her şeyiyle kendisini temizleyendir. Temiz olandır, temizlenip temiz durmaya çalışandır, temizliğini koruyandır. Öyle ki canını Allah’a feda edecek kadar Allah için her şeyini harcayandır. Zekâtını da; canı, hayatı ve zamanı olarak öder. Her anda zekât verme halindedir. Mü’min budur, Müslüman budur, rabbini isteyen kul budur.
Ben kendi bakışımı söyleyeyim; bütün cemaatlerin hem önderlerine hem de o cemaattekilere baktığımda hepsini cennetlik olarak görüyorum ve buna yemin ediyorum. Allah’a yemin ediyorum ki hepsini cennetlik olarak görüyorum. Bununla beraber hakkı, hakikati olduğu gibi ortaya koyuyor, tehlikeyi ve uçurumu, küfrü ve nifakı da gösteriyorum. Neden?
Vuslat yolcusunun aynı zamanda her anda haccı da yaşaması gerekir. Nasıl ki hacca gidenler Kâbe’yi tavaf ediyorsa o da her anda Allah’ın rızası, dostluğu, cemali etrafında pervanedir. “Ya rabbi! Seni istiyorum” deyip pervane gibi döner. Nasıl ki Hz. Hacer annemiz, Hz. İsmail (a.s.)’a bir damla su aramak için Safa ile Merve arasında sa’y edip koşturduysa vuslat yolcusu da; “bir zerre daha kazanayım, birazcık daha ruhuma, İsmail’ime içireyim” diye koşuşturmalıdır. Niye koşuşturmalıdır? Çünkü Hz. İsmail (a.s.) bizim ruhumuzu temsil eder, vuslat yolcusu da bir zerre iman daha kazanıp ruhuma içireyim diye koşuşturmalıdır. Aynı şekilde nasıl ki hacılar, bütün dünya Müslümanları Arafat’ta durup birbirine dua ediyor, birbirine yardım ediyor, birbirine destek oluyorsa bir vuslat yolcusu da bütün insanlara böyle bakar. Bütün mü’minler onun için kardeştir, dünyanın neresinde olursa olsun o onun mü’min kardeşidir. O, birilerini cehenneme göndermeye çalışmaz. Vuslat yolcusu için cennet geniştir, orada herkese yer vardır. O; hiçbir şey yapmayan, sadece iki rekât namaz kılan “işte falanca cehennemliktir, falanca münafıktır, falanca müşriktir” deyip hüküm verenler gibi yapmaz. Vuslat yolcusu onların dediğini demez, onlar gibi düşünmez.
Reklam
Vuslat yolcusunun aynı zamanda her anda kelime-i şehadet getirmesi gerekir; yani İslam’ın beş şartı üzerinde sürekli duruyor olması gerekir. Vuslat yolcusu her anda şehadet halindedir, neye bakarsa baksın rabbinin kudretine, rabbinin güzelliğine her anda şahittir. O, Müslüman ve mü’mindir; çünkü iman edip islamı kabul etmiş, islama girmiştir, Allah’a teslim olmuştur. Vuslat yolcusu İslam’ın beş şartına her anda teslimdir. Her anda şehadet eder, her anda namazdadır ve her anda oruçludur. Aklına, gönlüne, eline, ayağına, diline, kulağına ve her azasına her anda oruç tutturur.
Biri bir Mürşid-i kâmile tabi olmuşsa vuslat yolcusu olmuş ve Allah’a dost olma yolculuğuna başlamış demektir. O, zaten her haliyle oruçludur, oruçlu olmalıdır. Ramazan ayının dışında bir tek mide orucunu tutmamıştır; ama diğer oruçları tutmuştur, tutmalıdır. Yolculuğun olabilmesi için dervişin oruçlu olması gerekir. Yolculuğun olabilmesi için aynı zamanda namaz da olmalıdır. Vuslat yolcusunun namazın dışında da orta namazda olması, her anda huzurda olduğunu unutmaması, huzurda olması, her anda “Allah” demesi, her anda namazda olması gerekir.
Kul, Allah’tan ne istemelidir? Seven, sevdiğini ister. Seven, rabbini ister. Bu durumda oruç tutan insan, rabbini istiyor, rabbinin sevgisini ve yakınlığını istiyor demektir; ama biri cehennemden kurtulmak için de, cennete gitmek için de oruç tutabilir; fakat mü’min, himmetini yüksek tutmalıdır. Rabbinden isterken en büyüğünü istemelidir; rabbini, rabbinin rızasını istemelidir. Zaten kul, rabbinin rızasını kazandığında hem cehennemden kurtulmuş olur hem de cennetin en yüksek makamlarına erişir. Eğer niyet Allah rızası olursa, kul, Allah’ı sevdiği için ibadetini yaparsa Allah’ın ikramından, bire bin alır. Cennet için bir ibadeti yaptığında en az bire on alıyorsa Allah rızası için yaptığında, ne yaptığını bildiğinde bire bin, bire yüz bin alır. Yapılan ibadet aynıdır; ama niyete göre, duaya göre ikram katlanır.
Bir de susma orucu vardır. Allah ayet-i kerimede Meryem annemize susma orucunu, kendini tutma orucunu tutmasını buyurmuştu. Demek ki oruç sadece yememek ve içmemek değilmiş. Fe kulî veşrabî ve karrî aynâ: “(Allah Hz. Meryem’e) Dedi ki: Ye, iç, gözün aydın olsun.” Allah burada Hz. Meryem’i yemekten ve içmekten men etmedi. Fe immâ terayinne minel
26 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.