- "Ahirette Cennet, huri, kevser, şarap, süt, bal, şeker ırmakları var diyorlar.
Saki, bunu anarak bana bir kadeh çakıştır.
Bir peşin, bin veresiyeden iyidir."
Sayfa 169 - 170 Ömer Hayyam, KİTABEVİ YayınlarıKitabı okudu
- " (...) Miskevehy, "Nur olması bakımından Tanrı'nın anlaşılması kolay, fakat aklımızın yorgun ve zayıf olması bakımından anlaşılması en zor, alışkanlıklarımızdan çok uzak" diyerek bilinemezciliğe (lâedriye, agnostisizm) yöneliyor. Aristoteles'ten "göz güneşe bakarken nasıl yoruluyorsa, akıl da Tanrı'ya (Hakk-ı evvel) bakınca öylece yorulur!" sözünü aktararak, Farabi gibi, "Tanrı açıklığının şiddetinden dolayı gizlidir!" umdesini benimsediğini gösteriyor. Basitten bileşiğe doğru gittikçe güçlükler ortaya çıkacağını açıklarken koca İran filozofu, Fransız filozofu Augusto Comte'a öncülük ediyor."
- "El-Gazâlî, İlâhî nur sayesinde hem dinî inançların hakikatlerine, ahlâkî duyguların güzelliklerine, hem de bütün bilginin, istidlâllerin temeli olan aklın ilk umdelerinin hakikatine itimat etmiş bir daha şüpheye düşmemişti.
Çünkü aradığı kesinlik ve huzuru bulmuştu..."
- "El-Gazâlî "İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar!" hadîsini göz önüne getirerek, hayatı rüyâ, ölümü uyanıklık sayarak bir daha düşünmeye başladı. "Gözünden perdeyi kaldırdık, bugün gözün keskindir, her şeyi görebilir" (Kaf, 50/52) ayeti uyarınca, insan öldükten sonra şimdiki gördüklerinden başka birtakım nesnelerin görünür duruma geleceğini hatırladı. Bu gibi hatıralar nefsine bir düğüm bağladı. Bu düğümü çözmek için çareler aradı, ama düğümü çözecek bir yol bulamadı. Çünkü bu düğümün çözülmesi ancak delillerle mümkün olabilecekti."
- "İbn Sina daha sert, daha merttir. Daha çok aklî gücü ile, aklın gücüne olan imanı ile etkilidir. El-Gazâlî daha yumuşak, daha mütevazı, daha samimidir. Kalbî coşkunluğu ile, dini imanıyla daha çok hoşa gider..."
Sayfa 185 - EL GAZÂLÎ, KİTABEVİ YayınlarıKitabı okudu
- "El-Gazâlî, inançla ilgili konuları mantık sınırları içinde sağlam bir biçimde toplama hususundaki çalışması sırasında, ahlâk ve zühdü kesinlikle elden bırakmıyor. Bu cihetten el-Gazâlî'nin İbn Sina'dan üstün olduğu söylenebilir. İbn Sina'nın amelî-pratik felsefeye ilgisi azdır. Ahlâk ve zühd konuları ile öğretilerini inceden inceye araştırarak canlı bir biçimde hiçbir zaman uğraşmamıştır. Hayatı serbest geçmiştir. Başlıca hazzı zihnî etkinliktedir. El-Gazâlî ise kendisini erdemli kılacak amel-davranışlara yönelmiş, tasavvuf yoluna girmiştir..."
- "Filozoflar bir çok fırkaya ayrılmışlarsa da el-Gazâlî onları başlıca üç fırkaya ayırıyor: Maddeciler (Dehriyun, Materyalistler), Doğalcılar (Tabiîyun, Naturalistler) ve tanrıcılar (İlâhîyun, Theistler)
Materyalistler Kâinatın yaratıcısını (Sani-i âlem, Tanrı) inkâr ettikleri için el-Gazâlî bunlara zındık (kâfir) diyor.
Naturalistler kâinatın yaratıcısını kabul etmişlerse de, insanın aklî güçlerini insan tabiatına bağlı saydıkları için, mutlak olarak ahiret hayatını inkâr ettikleri için bunlara da zındık diyor..."