İslam'ın Mistik Yüzü: Sufiler

Reynold A. Nicholson

İslam'ın Mistik Yüzü: Sufiler Sözleri ve Alıntıları

İslam'ın Mistik Yüzü: Sufiler sözleri ve alıntılarını, İslam'ın Mistik Yüzü: Sufiler kitap alıntılarını, İslam'ın Mistik Yüzü: Sufiler en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Müslümanlar XI. asırda Hindistan'ı fethetmeden evvel Buda'nın öğretileri Doğu İran ve Maveraünnehir'de önemli ölçüde etkiliydi. Eski Baktriya krallığının başkenti olan ve çok sayıda tasavvuf ehline ev sahipliği yapmasıyla bilinen Belh şehrinde Budist manastırlarının yaygın olduğunu biliyoruz. Profesör Goldziher, şu önemli hususa dikkat çekmiştir; Sufi zâhid İbrahim bin Edhem, İslâm menkıbelerinde tahtını terk ederek yollara düşen bir derviş olan Belh emiri olarak nakledilmektedir: Bu menkıbeler, Buda'nın hayat hikayesinin tekrarıdır. Sufiler tespih kullanmayı Budist keşişlerden öğrenmiştir ve ayrıntıya girmeden rahatça iddia edebiliriz ki tasavvuf usûlü; nefis tezkiyesi, çile tefekkürü ve fikri inziva bağlamında Budizm'e çok şey borçludur. Fakat bu iki sistemin ortak yanları, yalnızca aralarındaki temel farkı açıkça ortaya koymaktadır. Özde, ikisi arasında dağlar kadar fark vardır. Budistler kendi nefislerini kendileri ıslah ederken, Sufiler bunu sadece Allah'ı bilme ve sevme yoluyla yapar.
Sayfa 18 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Elimizde çok az kesin delil bulunsa da, mârifet teorisinin ilk Sufi yorumundaki dikkat çekici konum, Hıristiyan gnostisizmiyle temaslı olduğunu akla getirmektedir. Tasavvufu "ilâhi hakikatlerin idraki" olarak tarif eden ve bu tarifi, bu sunuşun ilk sayfasında nakledilen Maruf-ı Kerhî'nin anne-babasının, Basra ile Vâsıt arasındaki sulak Babil ovalarında ikamet eden Sâbiiler olduğu rivayeti, dikkat edilmesi gereken bir husustur. Diğer Müslüman veliler de İsm-i Âzam'ın sırlarını öğrenmişlerdi. Bu sır, çölde seyahat ederken karşılaştığı bir adam tarafından İbrahim bin Ethem'e tebliğ edilmiş, o da bu sırrı söyler söylemez Hz. Hızır'ı ve Hz. İlyas'ı görmüş. Eski Sufiler, kendi manevi üstatlarına münasip gördükleri "sıddık" kelimesini Maniheistlerden devşirmişlerdir ve Mani inancının düalizme dönüşen daha sonraki bir tasavvuf ekolü, duyu organlarıyla algılanan şeylerin çeşitliliğinin, aydınlık ve karanlığın karışımından neşet ettiği görüşünü benimsemiştir.
Sayfa 16 - Kapı YayınlarıKitabı okudu