Sayfa Sayısına Göre İslam Medeniyeti Sözleri ve Alıntıları
Sayfa Sayısına Göre İslam Medeniyeti sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre İslam Medeniyeti kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kölelerin hayatı doğrudan doğruya Müslümanların elindeydi. Ancak onlar, dinî görgüleri icâbı kölelerine çok iyi bakıyor ve onlar için hayatı yaşanmaz hale getirmiyorlardı. Müslüman kölelerin hayatı XIX. yüzyıl Avrupa’sındaki bir fabrika işçisinden daha emin ve daha iyiydi.(...) Bir erkekle cariyesinin yahut hür bir kadınla kölesinin aşkının meyvası olan çocuk doğuştan hür sayılırdı. Köleler de kendi aralarında evlenebilirdi. Eğer efendileri kendilerinden memnunsa bunların çocuklarını okuturdu. İslam dünyasında ne kadar esir oğlunun entellektüel ve politik alanda yükseldiğini görmek, Mahmud ve diğer Memlûkler gibilerinin kral olduğunu görmek insana hayretler verir.
Akıl, ilk sebepten Allah'tan intişar eder; maddi ve manevi dünya bundan çıkar. Her türlü maddi eşya, ruh tarafından şekillendirilmiştir ve yine ruhla hareket etmektedir. Hiçbir ruh aktif zekâya, yahut dünyanın ruhuna katılmadan istirahate kavuşamaz.
Sıradan okuyucu İslâm medeniyetinin bu derece uzun olmasına şaşacak, bilgin okuyucu ise bunun kısalığından ve kifayetsizliğinden şikâyet edecektir. Ancak tarihin zirve noktalarında, cemiyet, aynı zaman süresi içinde hem hükümet hem edebiyat, hem dil, coğ rafya ve tarihte; hem matematik, astronomide, hem kimya, felsefe ve tıpta çok ünlü şahıslar yetiştirebilmiştir. Harun Reşid ile İbni Rüşd arasındaki dört asır için İslâm dünyasında bu gerçekleşmiş hem de hepsinden bol miktarda yetişmiştir.Bu parlak faaliyetin bir kısmı eski Yunan’dan kalanlarla beslenmiş olabilir; ancak büyük bir kısmı, bil hassa siyaset, şiir ve sanat tamamen orijinaldir ve paha biçilemez değerdedir.
Nasıl ki insanlar birbirlerine bağlıysa, nesiller bir aile hattından geliyorsa, aynı şekilde, medeniyetler de tarih denen çok daha büyük bir bütünün birimleridir. Bunlar insan hayatının merhaleleridir. Medeniyet, muhtelif halkların, nizamların ve inanışların neticesidir. Yalnız kendi tarihiyle ilgilenen kimse muhakkak ki mutaassıp bir ırkçı veya dindardır. Bir ilim adamı, açık düşünceli bir münevver, sevgi bağlarıyla vatanına bağlı olmakla beraber, kendisini kin ve hudut tanımayan bir zihin ülkesinin vatandaşı sayar. Eğer böyle bir kimse, eserine maksatlı politik hükümler, ırk tefriki veya özel dinî fikirler sokarsa ismine lâyık değil demektir. Aksi halde, meşaleyi taşıyan ve aldığı mirası zenginleştiren bütün halklara karşı minnet duymaktan çekinmez.