Ebû Bekir'den, Me’mûn’a kadar, ilk halifeler, büyük mcvsaha üzerindeki insan hayatını düzenlediler;bunlar tarihin en muktedir hükümdarları arasında sayılabilir. Moğollar, Macarlar, İskandinav haydutları gibi onlar da her tarafı mahvedebilir, her şeyi zaptedip, müsadere edebilirlerdi. Onlar böyle yapmadılar, basit vergiler koymakla yetindiler. Ömer, Mısır’ı fethettiği zaman, Zübeyr’in ülkeyi arkadaşları arasında bölüştürmek tekilifini reddetti ve kendi fikrini şöyle açıkladı: Varsın ülke bildiği gibi yaşasın ve halkın ellerinde faydalı olsun.»
Halifelerin idaresi altında, toprak işlendi, arşivler muntazam olarak tutuldu, kanallar ve yollar yapıldı, nehirlerin taşmasına karşı tedbirler alındı, bugün bir çöl halinde olan Irak, o zamanlar bir cennet bahçesi gibiydi; bugün kum ve taş deryası olan Filistin o devirde kalabalık, verimli ve müreffehti. Şüphesiz bütün rejimlerde olduğu gibi, o devirde de kuvvet ve kabiliyet, zayıflık ve geriliğe hakimdi. Ama halifeler iş hayatını himaye ediyor, kabiliyeti olanların gelişmesini sağlıyorlardı. Ülkeyi, asırlar boyunca, hiç bir zaman göremeyeceği derecede geliştirdiler; öğretime, edebiyata, ilme, sanata ve felsefeye gerekli değeri vererek Batı Asya’yı beş asır boyunca dünyanın en medenî yeri haline getirdiler.