İslam Medeniyeti

Will Durant

En Beğenilen İslam Medeniyeti Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen İslam Medeniyeti sözleri ve alıntılarını, en beğenilen İslam Medeniyeti kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Akıl, ilk sebepten Allah'tan intişar eder; maddi ve manevi dünya bundan çıkar. Her türlü maddi eşya, ruh tarafından şekillendirilmiştir ve yine ruhla hareket etmektedir. Hiçbir ruh aktif zekâya, yahut dünyanın ruhuna katılmadan istirahate kavuşamaz.
Sayfa 81 - Elips Kitap - 1. BaskıKitabı okudu
Orta Doğu'lu Yahudiler, Müslümanları kurtarıcı gibi karşılamıştı. Her şeyden önce hürriyetleri daha fazlaydı, Kudüs’te istedikleri şekilde ibadet edebiliyor, İslâm idaresi altında, Asya'da, Mısır’da ve Ispanya'da büyük bir refaha kavuşabiliyorlardı. Halbuki Hıristi­yan idaresi altındayken bu refahı akıllarından bile ge­çiremezlerdi. Batı _Asya
Reklam
Ebû Bekr şöyle diyordu: Alicenab olun; kadınları, ihtiyarları ve çocukları öldürmeyin; meyva ağaçlarına, ekin mahsulüne, hayvanlara zarar vermeyin; düşmana karşı bile olsa verdiğiniz sözü tutun.»
Bir çok dinlerde olduğu gibi, İslâm'da da bütün mezhepler, kendi sinelerinde barındırdıkları başka din mensuplarından daha çok birbirlerine karşı düş­manlık hissediyordu. Başka dinden olanlara gelince; Emevîler, kendilerine tâbi olan başka din mensupları­na (Zımmîler) çağdaş Hıristiyan dünyasında bile na­diren görülen bir müsamaha gösterdiler. Bunlar kendi dinlerinin ibadetlerini serbestçe yapabiliyor, kiliseleri­ni muhafaza ediyorlardı. Tek şart, bal rengi bir elbise giymeleri ve gelirlerine göre şahıs başına senede bir ilâ dört dinar (4,75 il-â 19 dolar) bir vergi ödemeleriy­ di. Bu para da ancak askerî hizmete elverişli gayri müslimlerden alınırdı. Rahipler, kadınlar, çocuklar, köleler, ihtiyarlar, körler ve çok fakirler bundan muaf olduğu gibi İslâm cemaati menfaatine toplanan yüzde iki buçuk vergiden de muaftılar; üstelik hükümetin himayesi altında bulunuyolardı. Bunların şahitliği İs­ lâm mahkemelerinde kabul edilmezdi; ama kendi reis­leri, kanunları ve hakimleri muvacehesinde kendi hak­larında diledikleri gibi karar verebilirlerdi. Daha son­ ra gelenler arasında zaman zaman daha sert davranan­lar oldu Emevîler genellikle müsamahakârdı. Abbasîlerde de müsamahakâr ve sert davrananlara rastlandı. I. Ömer, bütün Yahudileri ve Hıristiyanları, İslâm'ın kutsal toprağı olan Arabistan’dan çıkardı. Ama Mısır da daha önceki Bizans idaresi tarafından Hıristiyan kiliselerine yapılan yardımı ödemeye devam etti.
Ebû Bekir'den, Me’mûn’a kadar, ilk halifeler, büyük mcvsaha üzerindeki insan hayatını düzenlediler;bunlar tarihin en muktedir hükümdarları arasında sa­yılabilir. Moğollar, Macarlar, İskandinav haydutları gibi onlar da her tarafı mahvedebilir, her şeyi zapte­dip, müsadere edebilirlerdi. Onlar böyle yapmadılar, basit vergiler koymakla yetindiler. Ömer, Mısır’ı fet­hettiği zaman, Zübeyr’in ülkeyi arkadaşları arasında bölüştürmek tekilifini reddetti ve kendi fikrini şöyle açıkladı: Varsın ülke bildiği gibi yaşasın ve halkın el­lerinde faydalı olsun.» Halifelerin idaresi altında, toprak işlendi, arşivler muntazam olarak tutuldu, kanallar ve yollar yapıldı, nehirlerin taşmasına karşı tedbirler alındı, bugün bir çöl halinde olan Irak, o zamanlar bir cennet bahçesi gibiydi; bugün kum ve taş deryası olan Filistin o de­virde kalabalık, verimli ve müreffehti. Şüphesiz bütün rejimlerde olduğu gibi, o devirde de kuvvet ve kabili­yet, zayıflık ve geriliğe hakimdi. Ama halifeler iş haya­tını himaye ediyor, kabiliyeti olanların gelişmesini sağlıyorlardı. Ülkeyi, asırlar boyunca, hiç bir zaman göremeyeceği derecede geliştirdiler; öğretime, edebi­yata, ilme, sanata ve felsefeye gerekli değeri vererek Batı Asya’yı beş asır boyunca dünyanın en medenî yeri haline getirdiler.
Nazari olarak Muhammed’den sonra gelen nesil boyunca, İslâm eski anlamıyla demokratik bir cumhuriyetti. Bütün ergin ve hür erkekler hükümdarın seçimine yahut, siyasette yapılacak bir değişikliğin oylanmasına katılırlardı. Ancak aslında, halife, Medi­ne’nin ileri gelenlerinden bir grup tarafından seçilir, siyaset de onlar tarafından kararlaştırılırdı. Bunun, böyle olması da lâzımdır. Çünkü insanlar, yaradılış­tan, dikkat ve zekâ bakımından eşit değildir. Dolavısıyle demokrasinin de izâfî olması lâzımdır. Diğer ta­raftan ulaştırma imkânları zayıf, öğrenimin sınırlı ol­duğu yerlerde bir oligarşi kurulması tabiidir. Demokra­si ve savaş birbirine düşman olduğundan, İslâm fütu­hatı, haliyle tek kişinin iktidarını gerektirirdi. Örfî bir yayılma siyaseti, kumanda birliğini ve çabuk karar vermeyi gerektiriyordu. Emevîler zamanında idare açıkça monarşi hâline geldi ve halifeler verasetle veya silâhların hükmüyle iş başına geldiler.
Reklam
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.