Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İslam Ne Değildir

Emre Dorman

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Müslümanlar Kuran’a uygun olmayan bilgilerin ve geleneğin değil, aklın, vahyin ve gerçeğin peşinden gitmelidir. Aksi halde Kuran’ın bu konudaki onlarca apaçık ayeti bizzat Müslümanlar tarafından yok sayılarak göz ardı edilmeye devam edecektir. Doğru bir İslam inancına sahip olmak için ilahi olan ile beşeri olanın birbirinden ayırt edilmesi ve İslam’ın beşeri olan üzerinden değil ilahi olan üzerinden değerlendirilmesi gerekir. Çünkü İslam inancı için ölçü Kuran’dır, Müslümanlar ya da Kuran dışı kaynaklar değildir.
Şükretmeyen insan nankörlük eder. Sürekli şikâyet eder. Nankörlük ve şikâyet ise insanı içten içe çürüten bir zehir gibidir. İnsanı mutsuz, huzursuz ve tatminsiz kılar. İnsanda hep daha fazlasını isteten bir doyumsuzluk duygusu oluşturur. Hep daha fazlasını isteyen insan sahip olduklarının kıymetini bilmez. Bunlardan mahrum olanları düşünmez. Nankör, bencil, cimri, kıskanç, doyumsuz, hırslı, sabırsız, aceleci, kibirli, merhametsiz, geçimsiz, paylaşma ve yardımlaşma duygusundan yoksun, nefret dolu ve acımasız olmak gibi kötü huylara sahip olur. Kötü huylar, insan ruhunun gözeneklerini tıkadığı için ruh, ihtiyaç duyduğu manevi nefesi alamaz. Ruh dünyasındaki sorunlar, beden sağlığını da altüst eder.
Reklam
Bu dünya insanın mutluluk arzusunu tam anlamıyla tatmin etmemektedir çünkü ünlü düşünür ve yazar C. S. Lewis’in (ö. 1963) de dikkat çektiği gibi insan ancak Allah ve ahiret mutluluğu ile gerçek anlamda tatmin olabilir: “Eğer kalplerine gerçek anlamda bakmayı öğrenirlerse, insanların çoğunluğu, şiddetli bir şekilde istedikleri şeyin bu dünyada olmadığını anlayacaklardır... Öyle bir hasrettir ki hiçbir evlilik, hiçbir seyahat, hiçbir eğitim, gerçek anlamda onu tatmin edemez. Bunu söylerken başarısız evlilikleri, tatilleri, eğitimleri kastetmiyorum. Olması mümkün en başarılılarını kastediyorum. Eğer kendimde, bu dünyadaki hiçbir deneyimin tatmin edemediği bir arzu tespit edersem, bunun en muhtemel açıklaması, başka bir dünya için yaratılmış̧ olduğumdur. Eğer dünyevi hazların hiçbiri onu tatmin edemezse bu, dünyanın bir hile olduğunu göstermez. Muhtemelen dünyadaki hazlar onu tatmin için değil, bilakis onu açığa çıkarmak içindir. Böylece gerçek hayatın farkına varalım. Eğer böyleyse, bir yandan bu dünyevi nimetleri hiçbir zaman küçük görmemeli ve nankörlük etmemeliyim, diğer yandan bunları bir kopyası, yankısı, serabı oldukları şeyle karıştırma yanılgısına düşmemeliyim. Kendimde gerçek vatanım için arzuyu muhafaza etmeliyim, o vatan ki ölmeden ona kavuşamam...”
Affetmenin fiziksel ve ruhsal anlamda olumlu etkilerini gösteren araştırmalara göre hem ruhen hem de bedenen daha sağlıklı olmak için affetmeyi bilmek gerekiyor. İnsanın hem ruhsal hem de bedensel sağlığı açısından affetmenin önemi büyük. Bu konudaki bir araştırma dikkat çekici. Stanford Üniversitesi’nde görevli bir grup bilim insanı, San Francisco şehrinde oturan 260 kişi üzerinde bir araştırma yapıyorlar. Denekleri 6 kez 1,5 saatlik oturumlara çağıran çalışma grubu, bu oturumlarda katılımcıların affetmeyi öğrenmesini sağlıyorlar. Araştırma çerçevesinde kötü anılarını konuşarak paylaşan denekler, daha sonra kendilerine zarar veren kişileri canlandırarak içlerinden onlarla konuşuyorlar. Kendilerine zarar veren kişileri affeden katılımcıların çoğu, deney sonrasında daha az acı duyduğunu belirterek, stresten kaynaklanan sırt ağrısı, uykusuzluk ve mide ağrısı gibi ruhsal ve fiziksel belirtilerin de önemli ölçüde azaldığını kaydediyorlar. Benzer araştırmalara göre öfkesini çözemeyen, affedemeyen insanlarda kalp krizi geçirme olasılığı, bu duyguyu kontrol edebilen insanlardan üç kat daha fazla. Yine affedememenin, tansiyon yükselmesine, hormonal dengesizliklere ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına sebep olduğuyla ilgili bilimsel çalışmalar görmek de mümkün.
Bugün Müslümanların önemli bir çoğunluğu inandıkları dini gerektiği gibi bilmemektedir. Gelenek ve kültür ile şekillenmiş din anlayışları dinin kendisini gölgelemektedir. Bu yüzden öncelikli olarak dinin kendisi ile tarih boyunca oluşan kültürünün birbirinden ayırt edilmesi gerekmektedir. Din ile kültür birbirinden ayırt edilmedikçe neyin din, neyin kültür olduğunu bilmek mümkün değildir.
İnanç, bireyin kendi kişisel sorumluluğudur. Ahirette Allah’a verilecek hesap da bu bireysel sorumluluğun sonucudur. Din, ısrar değil tekliftir. Din, bu anlamda insana geniş bir özgürlük alanı tanımıştır. Dolayısıyla din, insanı tutsak etmek için değil aksine özgürleştirmek için vardır.
Reklam
Bugün Müslümanların çoğunluğuna bakarak İslam'ı doğru anlamak ve değerlendirmek mümkün değildir.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.