Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İslam Tasavvuf Doktrinine Giriş

Titus Burckhardt

İslam Tasavvuf Doktrinine Giriş Sözleri ve Alıntıları

İslam Tasavvuf Doktrinine Giriş sözleri ve alıntılarını, İslam Tasavvuf Doktrinine Giriş kitap alıntılarını, İslam Tasavvuf Doktrinine Giriş en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Reklam
Zaten, tasavvufî düşünce, gerçeği, örneğin cevheri süreklilik gibi, gerçeğin tek bir durumu içine, ya da diğer hepsini dışta bırakıp, duyumsanabilir varlık ve akledilebilir varlık gibi, derecelerinden yalnız biri içine kapatmak eğilimini hiçbir zaman göstermez. Buna karşılık, sayıcız gerçeklik dereceleri olduğunu kabul eder ki, bunların hiyerarşisi geri dönüşü kabul etmez. Öyle ki, görelinin kendi ilkesi ile asal olarak aynı (bir) olduğunu veya ilkenin kendinden doğan şeylerle kuşatıldığını söylemeksizin, kendi «ilkesi» olduğunu onaylamak mümkündür. Böylece, asal gerçeklikleri düşünülürse, bütün varlıklar Allah’tır. Ama Allah, bu varlıklar değildir. Kendi Gerçeklik'inin onları dışarıda tuttuğu anlamında değil, bu şeylerin gerçekliğinin O’nun sonsuzluğu karşısında bir hiç derecesinde olmasından.
örneğin ruhsal yoksulluk (fakr), Ruh’un zenginliğinin ters'inüen yansımasıdır. İçtenlik (ihlas) ve doğruluk (sıdk), psişik eğilimler karşısında ruhun bağımsızlığının anlatımları, soyluluk da (kerem) İlahî Büyüklük’- ün beşerî bir yansısıdır. Bu «gerekli» erdemlerde geriye dönüşlülük muhtevada değil, biçimlerdedir, yani bu erdemler alçakgönüllülük ve doygunluk durumunda bulunurken bunların gerçeklikleri ün ve büyüklükten başka birşey değildir
özgürlük, her yerde bilinen şekliyle, yani özünde herhangi bir kayıt taşımayan özgürlük olduğundan, insanın günalı işlemekte, dilerse kendini bir uçuruma atmakta özgür olduğu söylenebilir. Bununla birlikte insan eyleme geçer geçmez, bu özgürlük, gerçekliğe aykırı öldüğü oranda hayalî olur: böyle biri yaptığı seçimin tutsağı olur, oysa ruhsal bir eğilim içinde olan biri, daha yüce bir özgürlüğe doğru yükselir. Öte yandan cehennemin gerçekliği yamlsamadâh dolayı olduğundan, -çünkü Allah’tan uzaklaşma ancak geçici olabilir- cehennem. Rahmet yanında, sonu algılanamasa da, sonsuza dek var olamaz; günah durumlarının tersinden ebediliğidir
Tasavvuf bir gelenek , yani ilahi kaynaklı bir Hikmetin aktarılması olduğuna göre hem zaman içinde bir devam, hem de ruhsal kaynağıyla bağlantısında kesinti olmayan bir yenilenmedir. Her geleneksel doktrin tanımı gereği, özünde değişmezdir. Ama bunun sunuluşu belli bir «kavramsal biçem» çerçevesinde — yani geleneğin değişmeyen temeli üzerinde — keşfin değişik olumsal tarzları doğrultusunda ve beşeri durumlara uygun olarak kendi kendini yenileyebilir.
Sayfa 12 - KitabeviKitabı okudu
Reklam
Sufi yazarlar arasında Muhyiddin ibn Arabî, Ahmed ibn el-Arif, Sühreverdî (Hâlepli), Cüneyd ve Ebul Haşan eş-Şazilî gibi bazıları son derece entellektüel bir tavır gösterirler, ilahî Gerçekliği her cesit bilginin tümel aslı gibi düşünürler. Hallac-ı Mansur ve Mevlana Celaleddin Rumî gibi diğer bazıları da aşkın dilini kullanırlar. Onlara göre ilahi gerçeklik her şeyden önce, zevkin sınırsız konusudur (objet) Ama tavır almadaki çeşitlilik, bazılarının sandığı gibi, tasavvuf okulları arasında herhangi bir anlaşmazlığa yol açmış değildir. Böyle sananlara göre, akılcı bir dil kullanan sufiler, örneğin Yeni Eflatunculuk gibi İslam'a yabancı doktrinlerin etkisinde kalabilirlermiş ve ancak, heyecansal (emotiv) bir tavrın temsilcileri Tevhidci bir görüşten kaynaklanan gerçek tasavvufun sözcüleri olabilirmiş. Aslında burada sözkonusu olan çeşitlilik, doğuştan gelen eğilimlerin çeşitliliğine tekabül etmektedir. Yaratılışın bu gereği, doğal olarak beşer dehasına eklenmekte ve gerçek tasavvuf çerçevesinde kendi yerini almaktadır. Akılcı tavır ile duygusal tavır arasındaki fark, bu alanda göı- ülebilecek farkların en önemli ve genel olanıdır, o kadar.