LA RÂHATE Fİ'D -DÜNYA MI?
Atın ayağı bir çamura basmış, meydana gelen çukura da bulanık sular dolmuş, rüzgarın getirip buraya düşürdüğü saman çöpünün üzerine konan bir karınca ise, saman çöpüyle birlikte bu suda dolaşıp dururken kendi kendine söyleniyormuş:
- Uçsuz bucaksız bir denize düştüm, vay benim halime!
Avuç içi kadar bir suda, kendisini uçsuz, bucaksız bir denizde zannedip feryadı basan karıncanın böylesine korkuya, endişeye kapılmasının tek sebebi, görüş sahasının kısa, gözünün küçük oluşudur. Şayet başımı kaldırıp da şöyle bir etrafa baksa görecek ki, ne uçsuz bucaksız bir deniz, ne de öyle korkulacak bir nehir! Bir parmak ötesin de toprak...
Bu misal bana, içinde bulunduğumuz hayatın ızdırab ve korkularını hatırlatır, acaba derim, biz de bu karınca gibi mi oluyoruz bazen. Günlük sıkıntılarımız, üzüntü ve ıstırablarımız bizi bu hale mi sokuyor? Şöyle başımızı kaldırıp da içinde yaşadığımız dünyanın gelmiş, geçmişlerine bir baksak durumumuz biraz hafifler, sıkıntılarımız biraz izále olur mu?.. Bizi derin üzüntülere garkeden olaylar, yahutta şımarık sevinçlere götüren vakalar, ne kadar devamlı, ne kadar bizimledir? Aşırı üzülmeye, yahutta aşırı sevinmeye seză mı?...