Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İslam’ın Klasik Çağında Felsefi Bir Sorun Olarak Siyaset

Hasan Aydın

İslam’ın Klasik Çağında Felsefi Bir Sorun Olarak Siyaset Gönderileri

İslam’ın Klasik Çağında Felsefi Bir Sorun Olarak Siyaset kitaplarını, İslam’ın Klasik Çağında Felsefi Bir Sorun Olarak Siyaset sözleri ve alıntılarını, İslam’ın Klasik Çağında Felsefi Bir Sorun Olarak Siyaset yazarlarını, İslam’ın Klasik Çağında Felsefi Bir Sorun Olarak Siyaset yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İbn Haldun, halife veya imamın aklen zorunlu olmadığını, filozofların aksi görüşlerinin de rasyonel bir temele dayanmadığını ileri sürer. İnsani, sosyal ve siyasi bir topluluk için hilafeti gerektiren ne akli ne de tarihî bir kanıt söz konusudur. O, dünya tarihinde yalnızca kısa bir süre varlığını gösteren hilafet tarzındaki bir yönetim tarzının (Peygamber ve Dört Halife dönemi) tümüyle istisnai bir durum olduğunu kabul ederek asıl dikkatini siyaset ve sosyal hayatta sürekli olan olgusal belirleyicilere yönlendirmiştir.
Sayfa 215 - Elis YayınlarıKitabı okudu
Akli ve dinî siyaset arasındaki en önemli fark, dinî siyasetle yönetilen toplumlarda kanunların halk tarafından içselleştirilebilme özelliğidir. Akli siyasetin hâkim olduğu toplumlarda kanunlar insanlara dıştan bir zorlama ile etki ederler. Oysa vahyin belirleyici olduğu dinî siyasette insanlar kendi içindeki (manevi ve vicdani) müeyyideye tabi olurlar yani kendi kendilerinin hâkimidirler. İbn Haldun gerçek anlamda böyle bir rejimin İslam dünyasında yalnızca Hz. Muhammed ve Dört Halife döneminde uygulanabildiğini söylüyor. Bu değerlendirme kendisinden dört beş asır sonra dinî devlet modelinin en ideal şekline örnek olarak, J. J. Rousseau tarafından da dile getirilecektir.
Sayfa 196 - Elis YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İbn Haldun'a göre şimdi eğer mülk veya devletin kanunları bizzat akıl ve tecrübe sahibi insanlar tarafından konulursa buna akli (veya rasyonel) siyaset denir. Akli siyaset de kendi içerisinde iki alt gruba ayrılır. Eğer yöneticiler halkın çıkarlarını ön plana alır, halkı gözeten bir siyaset izlerlerse (İslam öncesi eski Sasani İmparatorluğu’nda olduğu gibi) buna halkın menfaatini gözeten akli siyaset denilir. Yok eğer yöneticiler kendi çıkarlarını öncelerlerse o zaman bu, İbn Haldun’un yaşadığı dönemde hem İslam dünyasında hem de öteki toplumlarda ağırlıklı olarak uygulanan yönetim tarzı, yani yöneticilerin menfaatini önceleyen akli siyaset olur. Akli siyasetin en önemli özelliği, insanların yalnızca bu hayattaki istek ve çıkarlarını gerçekleştirmeye yönelik dünyevi, laik bir siyaset tarzı olmasıdır. Eğer siyaseti yönlendiren kanunlar vahyi temele dayalı ve bir peygamber aracılığıyla oluşturulmuş ise buna da dinî siyaset denir. Dinî siyaset, özü itibarıyla insanların hem bu dünyada hem de öte dünyada kurtuluşa yani hakiki mutluluğa erişmelerini amaç edinir.
Sayfa 195 - Elis YayınlarıKitabı okudu
Felsefi bilimlerin dayanağı olan insan düşüncesi veya aklının bir sınırı olduğu noktasında ısrarlıdır İbn Haldun. O, insanın metafiziksel bir nedensellik ilişkisini kavramasının mümkün olmadığını düşünür. Her ne kadar kıyas, olgusal alanda övgüye değer olsa da metafizik alanda işe yaramaz. Bu nedenle insan, ilahî varlık, akıllar ve evrenin başlangıç ve sonu ile öte dünya meselelerinde kesin kıyasa dayalı bilgilere değil ancak zanlara erişebilir.
Sayfa 190 - Elis YayınlarıKitabı okudu
İbn Haldun’a göre kelam dinî-vazi bir bilimdir ve esas görevi ilkeleri temellendirmektir, asla metafizik yapmak değildir. Kelam ve tasavvuf, naklî veya dinî bilimler olarak kıyas yöntemine bağlıdırlar, bu yüzden onların metafizikleştirilmesi büyük hata olur. Çoğu zaman kelam ile felsefenin konularının iç içe girdiğinden yakınan İbn Haldun, kelama artık ihtiyaç olmadığı kanaatindedir.
Sayfa 187 - Elis YayınlarıKitabı okudu
İbn Haldun, tarihi, yüzeysel (zahiri) ve içsel (bâtıni) tarih olarak ikiye ayırır. Dışsal yüzeysel tarih, ‘eski zamanlardan, devletlerden ve önceki çağlarda meydana gelen vakalardan haber vermekten daha fazla bir şey’ değilken; içsel yönüyle tarih, ‘düşünmek, hakikati araştırmak ve olan şeylerin (vekayiin) sebeplerini bulup ortaya koymaktır.’ Yani bu yönüyle o gerçek felsefi bir bilimdir, toplum ve tarih felsefesidir, onun tabiriyle umran bilimidir.
Sayfa 183 - Elis YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İbn Rüşd kelamcıların düştüğü çelişkiye dikkat çeker. Allah’a yalnızca iyilik yükleyip kötülüğü ondan uzaklaştırmak kelamcıları gerçek olmayan argümanlar kullanmaya zorlamıştır. Mükâfat ve mücazatı doğrudan iyilik ve kötülüğe bağlamak, ahirette mutluluğun yapılan iyiliğin veya sakınılan kötülüğün karşılığı olduğunu söylemek dinî mutluluğu tensel zevklere indirgemekten başka bir işe yaramaz. Yani dünya veya ahirette birtakım maddi menfaatleri veya bedensel zevkleri elde etmeyi umarak dindar, iffetli veya erdemli olmak en büyük ahlaksızlıktır.
Sayfa 175 - Elis YayınlarıKitabı okudu
İBN RÜŞD: Tevil herkesin harcı değildir, onu ancak hakikati kavramsal olarak kavrama kapasitesine sahip burhan ehli yapabilir.
Sayfa 160 - Elis YayınlarıKitabı okudu
Din ve felsefe dayandıkları bilgi türü açısından farklıdırlar. İbn Rüşd’e göre din, ilahî vahyin, felsefe ise insan aklı ve tecrübelerinin ürünü bir bilgidir. Dinin amacı, dünya ve ahirette mutluluğa götürecek hakiki inancı ve eylemi öğretmek iken; felsefe, bütün varlıkların mahiyetini araştırır. Bu nedenle dinî dogmalar, teorik ve pratik bilimleri vermezler; ama içsel özleri, nazari ve amelî bilimlerin burhani sonuçlarıyla tümüyle uygundur.
Sayfa 160 - Elis YayınlarıKitabı okudu
İbn Rüşd, Gazali’nin yaptığı tahribatı düzeltmek ve İslam dünyasında yaygınlaşmış olan mezhepsel ayrılıkların ve tekfir hareketlerinin toplumun birliğini ve mutluluğunu bozmasını engellemek ve şeriat konusunda doğan şüpheleri gidermek için en az Gazali kadar esaslı bir projeyi uygulamaya koyar.
Sayfa 158 - Elis YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İbn Bacce kendisinden sonra Descartes tarafından da kullanılan bir benzetme ile aklın varlığını aydınlıkta görene, yokluğunu ise karanlıkta görene benzetir. Aydınlıkta gören kişi istediği nesneye yaklaşıp istemediği nesneden uzaklaşabilir; ama karanlıktaki kişi asıl istediğinden uzaklaşarak istemediğine yaklaşır. Kısaca akıldan yoksun, özsel yüklemi bilmeyen insanın tüm bilgisi yanlış ve temelsizdir; içinde doğru olsa bile rastlantısaldır. Çünkü tümel olan özsel yüklemin bilgisi, sadece aklın varlığı ile oluşur. İbn Bacce’ye göre aklın bu düzeye ulaşması ancak teorik bilgi ile olur. Bilgi Allah’a yaklaştırır; bilgisizlik ise ondan uzaklaştırır
Sayfa 144 - Elis YayınlarıKitabı okudu
Bilgeliğe sahip olmak erdemli ve tanrısal olmayı gerektirir.
Sayfa 142 - Elis YayınlarıKitabı okudu
İbn Bacce, Gazali’nin inzivaya (i’tizâl) çekildiğinde ruhani tözleri ve ilahî durumları gördüğünü, bundan büyük bir haz aldığını, bu gördüklerinin yüceliğini de ‘Bir şey oldu ve bu anlatabileceğim bir şey değildi.’ sözüyle ifade ettiğini belirtir. İşte bu yüzden İbn Bacce’ye göre sufiler en yüksek mutluluğa ulaşmanın teorik öğrenimle/taallüm değil; her şeyden el etek çekerek/teferrû, gözün mutlak olanın zikrinden bir an olsun ayrılmamasıyla mümkün olabileceğini ileri sürmüşlerdir. İnsan bunu yaptığında, nefisin üç yetisi birleşir ve en yüksek mutluluğa ulaşmış olur. Oysa bunların hepsi İbn Bacce’ye göre sanıdır. Gazali’nin hakikat olarak gördüğü şey, hakikatin kendisi değil örnekleridir. Dolayısıyla o hem yanılmaktadır hem de hakikatin hayalini hakikat olarak sunmakla insanları yanıltmaktadır.
Sayfa 139 - Elis YayınlarıKitabı okudu
ARİSTOTELES: İnsani erdem bedenin değil, ruhun bir erdemi olduğuna göre, ‘nasıl göz doktoru gözleri tedavi etmek için bedenin bütününü bilmesi gerekiyorsa, siyaset adamı da ruh konusunu bilmeli. Hele siyasetin tıptan daha değerli ve daha iyi olduğuna bakılırsa, daha çok bilmelidir.
Sayfa 122 - Elis YayınlarıKitabı okudu
Gazali’ye göre, hikmet ehli âlimler, şu dört şeyi, sultan için farz saymışlardır: a. Memleketini borç yükü altına sokmamak, varsa kurtarmak. b. Akıllı kimseleri yanında tutarak ülkesini mamur etmek. c. Salih insanların, hikmet ve tecrübe sahibi kimselerin hak ve hatırlarını korumak. d. İdari işlerde, hoş karşılanmayan, çirkin işlerden uzak durmaya gayret göstermek.
Sayfa 109 - Elis YayınlarıKitabı okudu
19 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.