İslam'ın Siyasal Söylemi

Bernard Lewis

İslam'ın Siyasal Söylemi Quotes

You can find İslam'ın Siyasal Söylemi quotes, İslam'ın Siyasal Söylemi book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
"İslam'da kutsal hukuk, şiirsel bir ifadeyle, suyun bulunduğu yere çıkan yol anlamına gelen şeriat terimiyle ifade edilmektedir. Bu yolu izlemek iyi, bu yolu bırakmaksa kötü davranmaktadır. Asiler, münkirler ve fitne çıkaranlar için kullanılan ibare ise doğru yoldan sapmışlar sayılıyordu."
Sayfa 42 - Kronik KitapKitabı okudu
"Osmanlı İmparatorluğu'nun oluşturduğu uygarlık Arapça, Farsça ve Türkçeyi genel ve siyasal kültürün anlatım aracı olarak biçimde uyumlu bir bütünlüğe kavuşturmuştur."
Sayfa 24 - Kronik KitapKitabı okudu
Reklam
Adil Kâfir, Zalim Müslüman
Moğolların Bağdat'ı ele geçirmesinden elli yıl sonra yazan Iraklı bir tarihçi Moğol fatihlerin Müslüman siyasal düşüncesindeki bu eğilimden haberdar olduğunu ve bu eğilimi kendi yararına çok iyi kullandığını söylemektedir. “Hicret’in 656. yılında,” diyor bu tarihçi, “Hülagü, Bağdat'ı ele geçirdiğinde, ulemadan, adil bir imansız hükümdarın mı, yoksa adaletsiz bir Müslüman hükümdarın mı yeğ tutulması gerektiği sorusuna yanıt oluşturacak bir fetva hazırlanmasını istedi. Hülagü bu amaçla ulemayı Müstansıriyye Medresesi'ne topladığında, durumun ne olduğunu anlayan hocalar böyle bir fetva yazmak istemedi. Bunun üzerine, seçkin ve ulemanın gözünde muteber bir alim olan Razieddin ibn Ali ibn Ta’us da getirildi. O, ulemanın fetva hazırlamaktan kaçındığını görünce, adil bir inançsızın adaletsiz bir Müslüman hükümdara yeğ tutulması gerektiği yolunda fetvasını verdi. Kalan ulema da onu izledi."
Sayfa 191 - Kronik Kitap
Kahire'deki Abbasilerden son halifenin, hilafeti Osmanlı Sultanı I. Selim'e devretmesi öyküsü ilk kez 1788de İsveç sefaretinde görevli Türk Ermeni'si ünlü bir yazarın Fransızca yazdığı meşhur kitabında zikredilmektedir. Ignatius Mouradgea adındaki bu yazaron İsveç'teki ado Baron d'Ohsson'du. Öykünün o sıralar ortaya
1258 yılında önlerine çıkan her şeyi yakıp yıkan Moğol istilacılar Bağdat'ı ele geçirip son Abbasi halifesini infaz edince, tarihi bir kurum olan hilafetin de sonu gelmiş.oldu. Bundan sonra fiili siyasal iktidar kuramsal olarak da, uygulamada da sultanlara geçti. Halifeler ise, gölgeleri dünyaya vuran hayaletler olarak yaşamaya devam etti. 1261 yılında Mısır'daki Memlük Sultanı Baybars, Bağdat'tan kaçıp Mısır'a göçen Abbasi hanedanından bir prensi, Kahiredeki kendi sarayında halifeye yaraşır bir tarzda yeni halife ilan etti, ama filen hiçbir iktidarı olmayan bir halifelikti bu. Hilafetin çöküşü ve bitişinden sonra bile Sünni Müslüman hükümdarlar iktidarlarına meşruiyet kazandıracak, İslam'ın önceliğini ve islam aleminin birliğini resmen ifade edecek bir otorite arayışını sürdürmüşlerdir. Abbasi halifelerinin soyundan bir sülale iki üz elli yıl süreyle Mısır'daki Memlüklerin himayesinde Kahire'de iktidarsız halifeliklerini sürdürmüşlerdir. Hatta Osmanlılar ve Hindistan Müslümanları gibi bazı toplumlar Memlüklerin bu halifeliklerini bir ölçüde tanımışlardır da. Fakat 1517de Osmanlnlar Memlük sultanlığını fethedip Kahire'deki gölge Abbasi halifesini makamımdan indirince bu gölge halifelik de sona ermişti.
Sultan
Sultan Arapçada otorite ya da hükümet anlamında soyut bir isimdir. Orjinal kullanım döneminde sultan sözcüğü kişiyi belirtmek için değil, bir soyutlama olarak kullanılmaktaydı. Sultan Ünvanı, ilk kez Halife Harun er-Reşid tarafından vezirine verilmiştir
Reklam
1258 yılında önlerine çıkan her şeyi yakıp yıkan Moğol istilacılar Bağdat’ı ele geçirip Halife’yi infaz edince Memlük sultanı Baybars Mısır’a gelen abbasi hanedanından bir prensi Halifelere yakışır şekilde Halife ilan etti . Ama bu halifelik fiilen hiçbir iktidarı olmayan sembolik bir hilafetti . İşte halifeliğin siyasi gücünün kırılması burada gerçekleşmiştir .
Coğrafya ya da diğer konularda yazılmış metinlerde Osmanlı Devleti'nin egemen olduğu yerler betimlenirken en sık kullanılan terim Rum olurdu. Sözcük, Bizans aracılığı ile Türkçeye geçmiştir ve Roma anlamına gelmektedir. Rum ve Rumi terimleri 20. yüzyıla gelinceye kadar birçok yerde Osmanlı Devleti'ni diğer Müslüman topluluklardan ve Anadolulu olmayan diğer Türklerden ayırt etmek için kullanılmaktaydı. Bu terimler kullanıldığında Grek Ortodoks milleti de ifade edilmiş olurdu; bu da anlam karışıklığı yaratmaktaydı.
Sayfa 76 - Kronik Kitap
"Farsçadaki dest İslam'dan önceki dönemde iktidar ve yetki anlamını çağrıştırmaktadır. Destur ya da destvar sözcükleri, dini işlerde ya da siyasal konularda yetkiyi elinde tutan anlamına gelmekteydim"
Sayfa 35 - Kronik KitapKitabı okudu
"İslam hukuku hükümdara hiçbir zaman mutlak iktidar vermediği gibi, belirli bir süre için de olsa böylesi bir iktidar elde edebilmiş Müslüman bir hükümdar olmamıştır."
Sayfa 63 - Kronik KitapKitabı okudu
58 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.