Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İslamiyetin İlk Devrinde Dini - Siyasi Muhalefet Partileri

Julius Wellhausen

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Bu sıralarda Kûfe'de şiilik tüy degiştirmekteydi. Onun başlangiçta ne anlama geldiğini görmüştük. Şilik genel politik duyguların, Suriye hakimiyetine karşı Irak muhalefetinin ifadesiydi. Eşraf başlangiçta bu hususta diğerleriyle iştirak halinde ve ön saftaydı. Ama bunlar tehlikeyi görünce sindiler ve hükûmetin kendilerini ehlileştirmesine ve şii isyanlarına karşi kullanılmaya razı oldular. Böylece eşraf şia' dan ayrılmiş oldu. Şiilik kendi içinde daraldı, aristokrasi ve kabile organizasyonunun ziddina, gittikçe artan bir ölçüde bir gizli tarikate dönüştü ve aynı zamanda da öncülerinin ve azizlerinin maktul düşmeleri sebebiyle hayâlperest bir karakter kazandı.
Sayfa 146Kitabı okudu
Diğer taraftan krallarında ulûhiyetin devamını görmeye alışmış olduklarından bunlar bu taparcasına hürmetlerini Ali ve onun haleflerine tevcih etmişlerdi. Ali nesebinden gelen Imâm'a mutlak itaat; işte onların gözünde en önemli görev idi. Bu yerine getirildiği takdirde, hiç bir şeye aldırmadan, bütün rümüz'u ve (Allagorie) kanunsuzlukları tefsir etmek mümkündü. İmam onlar için her şey idi. Bu, teşahhus etmis Tanrı idi; ahlaksızlıkla birleşmis kölece bir itaat onlarin sisteminin temeliydi. A. Müller de buna benzer şekilde mütalâa yürütüyor; O, bunlara, İranlıların daha İslâmdan çok zaman önce Hind düşüncesinin etkisi altında, Sehinşah'ın babadan oğula geçerek hükümdar hanedanını canlandıran tanrisal ruhun bir tecessüdü olduğu fikrinde oldukları hususunu ekliyor.
Sayfa 148Kitabı okudu
Reklam
R. Dozy şöyle diyor: Şia tamamiyle bir iran tarikati idi ve burada, bağımsızlığı seven Arap ırkı ile köle itaatine alışmış İran ırkı arasındaki fark daha iyi görülür. İranlılar için Peygamber'in halefini sevmek ilkesi garip ve anlaşılmaz bir seydi. Onlar ancak veraset ilkesini bilmekteydiler; şu halde onlar, Muhammed arkasında bir oğul bırakmadığına gore, damadı Ali'nin ona halef olması gerekeceğini ve hakimiyetin onun ailesinde tevarüs edilmesini düşünüyorlardı. Binaenaleyh, Ali dışındaki bütün halifeler onlarin gözünde, kendilerine itaat edilmemesi gereken gasıplardı. İdare ve arap hakimiyetine karşı hissettikleri nefret onlarin bu düşüncelerini güçlendiriyordu. Ayni zamanda harisâne nazarlarını efendilerinin servetine dikmişlerdi.
Sayfa 147Kitabı okudu
Baski altndaki halk tabakaları ile bağlantı kurunca şia milli arap zeminini terketti. Bağlantının harcı islâmdı. Ama bu eski islam değil, yep yeni baska bir din idi. Bu, Muhtar'ın da dahil bulunduğu karanlık bir sapik inanç, maruf adiyle Sebeiye'den neşet etmekteydi. Bunlar şimdi, şia'nın sunnilige karsı umumiyetle daha reddedici bir tavir takınmaya ve sünnilik ile farklarını kesin olarak belirtmeye zorlanması sebebiyle, geniş cevrelerde üstünlük kazanan bir istikamet tutturdular. Sebeiye'ye Keysaniye de denir. Keysán, mevali'nin başı idi, Eğer o aynı zamanda Sebeiye'nin de başı idiyse, bundan Sebeiye'nin mevali ile aynı olduğu anlamı çıka- bilir. Bu iz üzerinde yürünerek, şiiliğin din olarak irani menşeden olduğu iddia edilmiştir; cünkü Küfe mevali'sinin çoğunluğu lran'lı idi.
Sayfa 147Kitabı okudu
Ali, Peygamber'in yeğeni ve damadı, torunlarının babası olduğu için iktidara getirilmiş değildi; dar bir aile çevresinin, sanki özel mülkü imiş gibi, hâkimiyeti tevarüs hakkı Araplarda ve hele hele islâmiyette geçerli değildi. Ali, daha ziyade, şimdiye kadar halifelerin her zaman içinden çıktığı, Peygamber'e olduğu gibi kendisine de bir tür devlet danışma konseyi görevinde bulunan ve bir anlamda, en yüksek mevkideki değişmeler sirasında teokratik idarenin devamını sağlayan, Peygamber' in en eski sahabeleri içinde, bu işe en liyakatli kimse olarak göründüğü için iktidara getirilmişti. Şu halde Ali, Osman'ın hilâfeti esnasında bütün büyük makamları elde etmiş bulunan, islâm öncesinin putperest geleneklerine sahip asîl bir Kureyş ailesi, Emevîler'in gerçek olarak ellerinde tuttukları kudret tarafindan ağır bir tehdit altında tutulan, islâmî devrenin bu liyakata dayanan asalet tabakasının ve bu tabakanın alışılmış olan teokrasiye hâkimiyet hakkının temsilcisi idi.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.