Türk neferlerinin her biri Mehmet,
Mehmetler çekermiş Türk için zahmet;
Yiğide şahadet en büyük rahmet ...
Meçhul bir kazada kan veren Canlar;
Susurluk yolunda can veren Canlar.
Eğilip kula kul olmayanlar hey!
Zorluktan, çileden yılmayanlar hey!
Vermeyi bilip de almayanlar hey!
Vatana bir değil bin veren Canlar.
Susurluk yolunda
Yıkık harabeye yolun düşerse,
Yuvasından ayrı eşi hatırla.
Damla damla dolan bir kap taşarsa
Sabrın çatlattığı taşı hatırla.
Kör bulutlar maviliği boğarken,
Yıldırımlar yeryüzünü döverken,
Gökten şarıl şarıl yağmur yağarken
Şu birkaç sözümü hatıra sakla
Her şey yavaş yavaş bellenir oğul.
Hızlı gider isen atarsın takla,
Dertler üzerine çullanır oğul.
Bu alemde her şey tozpembe sanma,
Her gördüğün şekle aldanma, kanma.
Hayat zaman zaman acıdır amma
Sabırla acılar ballanır oğul.
Biraz sertleşince güzel havalar,
Çatlayıp dökülür zayıf sıvalar.
Hele temelinden çürük yuvalar,
En küçük depremde sallanır oğul.
Bir sevdayla yan ki ebedi sönme!
Mertlikten ayrılma, sözünden dönmer
İnsanları sev ya fazla güvenme,
Gün olur dost seni kullanır oğul.
OZAN NİHAT der ki şudur son sözüm:
Fazla nasihate görmedim lüzum.
Takma şu dünyaya dert etme kuzum,
Yaraların üstü küllenir oğul.
( İsviçre-Suhr, 23.02.2000 )
Bir göç oldu doksan yedi nisanının dördünde;
Gün karardı, güneş battı koskoca Türk yurdunda.
Yetim koydu Koca Sultan, Bozkurtları ardında ...
Yaratandan çağrı geldi, uçtu gitti Başbuğ'um;
Ebediyet alemine göçtü gitti Başbuğ'um.
Kainatın tek sahibi Baki davet etti, "Gel!"
Dedi, "Çile yüklü ömrün yüz akıyla