Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İttihat ve Terakki

Murat Çulcu

İttihat ve Terakki Gönderileri

İttihat ve Terakki kitaplarını, İttihat ve Terakki sözleri ve alıntılarını, İttihat ve Terakki yazarlarını, İttihat ve Terakki yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bulgarlar Rusya için pek kıymetlidir. Zira Bulgar bin Moskoftan değerlidir. Rusya ayağı altında karınca kadar küçük, karınca kadar zayıf gördüğü Bulgarya'­ dan vazgeçmez. Bu haşere karınca, kendisini ne kadar iğnelese de 'of demez. Bulgarlar kendisine her vakit dirsek çevirseler, başları sıkılınca da Rusya'ya im­ dad isteseler yine umduklarından ziyade muavenet görürler. Bulgarya istiklalini müteakıb yediği tokat üzerine Rusya'nın Bulgar'a surat asması calidir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun anayasal-meşrutiyet düzenine geçiş sürecinde en önemli belirleyici etken İttihat ve Terakki’nin önce Cemiyet-i Hafiye (gizli ör­güt), sonra aleni cemiyet ve fırka/parti şeklinde örgütlenmesi oluyordu.
Reklam
Devlet-i Aliyye kendisinin hakkında İngiltere Devleti'nin temayülatını (eği­limlerini) bilmez değil idi. İngiltere kabinesi muharebeye müdahale etmeyeceği­ni açıktan açığa ilan eylemiş idi.
Midhat Paşa'nın amacı Osmanlı mutlakiyet rejimini, meşrutiyet rejimine dö­nüştürmek; Batı'da, özellikle de İngiltere'de tesis edilmiş olan 'liberal' anayasal düzeni gerçekleştirmekti. Ancak bir dönem bunu gerçekleştirmiş, Sultan 2. Ab­ dülhamid'e 1876 yılında 'Kanfın-ı Esasi'yi' yürürlüğe koydurmuş olsa bile bu mücadelede başarısızlığa uğruyor, bedelini de canı ile ödüyordu. Ne var ki uzun va­dede yine de onun dediği oluyor, Kanı'.'ın-ı Esasi 1908 yılında ikinci kez yürürlüğe konuluyor ve ucu Cumhuriyet rejimine kadar uzanacak olan İkinci Meşrutiyet sü­ reci başlıyordu.
Gedik Paşa tiyatrosunda sahnelenen Vatan Yahut Silistre piyesinin oynanmasından sonra halk, eserin yazarı olan Namık Kemal'e büyük tezahürat yapıyordu. Bu tezahüratın nedeni ise piyesin bir yerinde 'Muradımıza erelim' sözcüğünün geçmesi idi. Namık Kemal bu yoldan Veliaht Murad Efendi'nin tahta çıkarılması­nı beklediklerini ima ediyor, halk da bu ima nedeniyle büyük tezahürat yapıyor­du. Durum o sırada tahtta bulunan Abdülaziz'e bildirilince Padişah 15 Nisan 1873 günü çıkardığı bir buyrukla Namık Kemal Bey'i Magosa'ya kalebend olarak gönderiyordu.
Midhat Paşa yurtiçinde de Jön Türklerin doğal lideri olarak kabul ediliyor ve benimseniyordu. Paşa özellikle Tuna Valiliği sırasında gerçekleştirdiği hizmetler nedeniyle takdir ediliyor, halk tarafından belirgin bir şekilde destekleniyordu.
Reklam
Namık Kemal'in başını çektiği aydınların vatanperverane yazıla­rı halkın zihnini kurcalıyor, hissedilen hoşnutsuzluk günden güne artıyordu. Bu aydınların arasında Ali Suavi'nin Muhbir gazetesinde kaleme aldığı yazılar önem­li ve ayrıcalıklı bir yer tutuyor, son derece etkili oluyordu.
Sokaklarda insanlar da neşeden çılgına dönmüşlerdi! -Yaşasın hürriyet, diye bağırıyorlar 'yaşasın hürriyet, adalet, müsavat, uhuv­ vet aman' diye şarkılar, marşlar söylüyorlar; kendilerinden geçmiş bir halde bir­ birlerine sarılıyorlardı. Bir taşın üstüne çıkıp; -Kahrolsun istibdat, kahrolsun müstebitler!.. Yaşasın hürriyet!.. Yaşasın ada­let! . . cümleleriyle başlayan bir kaç laf edeni çılgınca alkışlıyorlardı. "Padişahım çok yaşa!" artık unutulmuştu. Annem, Sahure teyzem, Feride tey­zem sevinçten hüngür hüngür ağlıyorlardı. Kalaylı bir kazanda buzlu şerbet ha­ zırlanmıştı. Kevser ablam, Ferkad ablam -aileden iki güzel ve aydın genç kız- iki­ de bir beni çekip, ezberlettikleri şiiri tekrarlattırıyorlardı. Fakat emekleri boşa gitti.
Bizim dinimiz ali bir din değil mi? Müstebid olanlar hain değil mi? Vatan kıymetini takdir edelim Bugünlere yarab şükür değil mi?
Menfiler yatağı Yıldız Sarayı Kalır mı sanırdın böylece ahı Sakın almayasın millet ahını Şah Reşadım sen binler yaşa
Reklam
Enver, Niyazi vazifedarı Tuttukları istikamet yolları Askerlerin namı böyle unvanlı Şah Reşadım sen binler yaşa
Hürriyettt!
Hürriyet! . . Cenab-ı hıfz, hakikatin yedd-i kudretinden ihsan buyurduğu insan­ların hukukunu muhafaza eden hürriyet! Ne kadar büyük bir makama malikiz. Lezzetin şekerde yoktur hürriyet!
Dünyada bir gün bile olsun iyi geçirtmeyen istibdad! Çoluk çocuklarımızın iaşele­ rine mühhasır olan arazi, emlaklarımızın füruhetine sebep olan istibdad! Yüzler­ce telgraflarımızı semeresiz bırakan istibdad! Vatan-ı mukaddesin üzerine zulmet perdeleri çeken istibdad! Vatan bülbüllerini kafesler içerisinde hapseden istib­ dad! En değersiz adamların mizacına hizmet ettiren istibdad! En namuslu famil­yaları namussuzlar defterine kaydeden istibdad! Ufacık karyelerde koyun güden çobanlara bile korkusunu çektiren istibdad! Dinimizin, ırzımızın, malımızın, ca­nımızın muhafazasına memur olan namuslu, kahraman ordularımızın, düşmana karşı olan seyf-i celladlarının kılıflarında paslanmalarına sebep olan istibdad! Su­ alsiz ve cevapsız binlerce canları denizlere kurban eden istibdad! Bütün milleti kötürüm halde yaşatan istibdad! Hazinelerimizi müflis bir hale getiren istibdad! Haksız liyakatsiz olarak rütbeler, nişanlar veren istibdad ! . .
Ey istibdad!.. Bu acizin üzerinde ne kadar azim tesirat icra eyledin!.. Onaltı senelik emeklerimizin zayiine sebep olan istibdad yalnız benim değil; bana mensub olan ailemin bile istikbaline sebep oldu.