Elinde kalan tek şey, kariyeriydi. Kendini kanıtlamak, annesinin onunla gurur duymasını sağlamak için çok çalışmıştı. Ama firmaya döndüğünden bu yana başardığı her şeye rağmen, yine de mutlu değildi. Özel hayatı karman çormanken nasıl mutlu olabilirdi ki? Arkadaşlarını ve işsizken kendisi için oluşturduğu hayatını özlüyordu. Phillip’i ve bir zamanlar paylaştıkları yakınlığı özlüyordu. Hayat, okulda yüksek notlar almaktan veya hukuk alanında kariyer yapmaktan çok daha fazlasını içeriyordu. Mutluluk; insanın kendini başkalarıyla birlikte olmaya, sevmeye ve başkalarının sevgisini kabul etmeye açması demekti. Phillip’ten öğrendiği çok önemli bir şey vardı: İsminin kapının üzerinde ve şirketin antetinde yazmasından çok daha fazlasına ihtiyacı vardı. Bulduğu aileye, arkadaşlara ihtiyacı vardı. En önemlisi de Phillip’e ihtiyacı vardı.