Her nereye çevirsem gözlerimi, baksam nereye,kara yıkıntıları hayatımın gördüğüm, bu yerde:Nice yıllar geçirdiğim, yıprandığım, tükendiğim.
Yeni, yerler bulamazsın, yeni ülkeler
bulamazsın.
Gelir ardın sıra şehir. Hep o sokaklarda gezersin,hep o dış mahallelerde geçer günlerin, bu evlerde ağarır saçların en sonunda, bu.
Hep bu şehir varıp varacağın. Kaçmak umudu yok başka yere, gemi yok, yol yok hiçbir yere.
Nasıl yok ettiysen hayatını bu yerde,şu köşecikte, bütün yeryüzünde yok etin,batırdın.
Böyle anlarda aşıkların kullandıkları sözcükler çarpıcı coşkularla yüklüdür. Oysa suskunluklaröyle mi ya, onlar her şeyi doğru bir çizgide tutacak kadar keskindirler. Birbirimizin ellerini tutmuş susuyorduk.
“Böyle anlarda aşıkların kullandıkları sözcükler çarpıtıcı coşkularla yüklüdür. Oysa suskunluklar öyle mi ya, onlar her şeyi doğru bir çizgide tutacak kadar kesindirler.”
“Bizler -acı çektik diyemeyeceğim, çünkü acı çekmek bize her zaman kendi kendine yeterliliğimizi öğretti-ancak sevenciliğin karmaşıklığını değerlendiriyor ve aşkla dostluğun arasının ne kadar dar olduğunu anlıyoruz.”
“ İnsanlar diye yazıyor Pursewarden ‘sürekli olarak neyseler o mudurlar yoksa tıpkı eski sessiz filmlerdeki gibi hafifçe titreyen imgeler çok çabuk birbirine eklendiği için bize süreklilik duygusu mu verirler?’ “