İnsan çocukken, sevgili validesinin dehan-ı şefkatinden işittiği sözleri, ömrü oldukça unutmaz. Validesinden işittiği söz, gördüğü hareket zihninde, kalbinde yer tutup, ebedî ayrılmaz. Hangi adamdır ki, elli-altmış-yetmiş yaşında olduğu halde, çocukluğunda validesinden işittiği "ninni" terennümleriyle masalların lezzeti hatırından çıkmış olsun? Hangi adamdır ki, o ninnileri hatırına getirdikçe gözlerinden yaş akmasın? İşte bir validenin ağzından işitilen bir "ninni" terennümüyle, birtakım manasız masallar insanın zihin ve kalbine o kadar yerleşirse ve kendisine o kadar tatlı görünürse, bir valideden öğrenilen hakikatlerin insanın zihninde, bir valideden alınan ahlâk derslerinin kalbinde nasıl hakkolunacağı, o adamın indinde ilim ve ahlâk ne kadar muazzez, ne kadar mukaddes olacağı düşünülsün!
Dünyada zuhur etmiş olan büyük adamlardan ekserisinin terbiyeli valideleri bulunmuştur. Alemde fevkalâde işler görebilen büyük ricalden ekserisi o dereceyi, validelerinin terbiyede sâir kadınlardan az çok farklı olması sayesinde bulmuşlardır. Hakîm-i meşhur "Kant", validesinin ilimden pek cüz'i malumatı bulunmuş olduğu malum olduğu halde, öğrendiği ilmin esası çocukluğunda validesi tarafından aldığı pek sade bazı tabiat dersleri olduğunu itiraf ediyor ve "kendimde hissettiğim iyiliğin tohumunu kalbime ilkâ eden validemdir" diyor.