Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yirminci Yüzyılda Kültürel Bir Kimliğe Doğru

Kadınların Tarihi 5.Cilt

Georges Duby

En Beğenilen Kadınların Tarihi 5.Cilt Gönderileri

En Beğenilen Kadınların Tarihi 5.Cilt kitaplarını, en beğenilen Kadınların Tarihi 5.Cilt sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Kadınların Tarihi 5.Cilt yazarlarını, en beğenilen Kadınların Tarihi 5.Cilt yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gaz kullanılmadan önce, yüz binlerce Yahudi, çoğunluğu toplu kurşu­na dizilerek, zaten öldürülmüştü. Bunu yapan ss'ler, özellikle kadın­lar ve çocuklar kurşuna dizilirken epeyce “psikolojik güçlük” çek­miş görünüyorlar. Himmler ve Eichmann'ın bile, aralarında ka­dınların ve çocukların da bulunduğu idamları izlerken mideleri bu­landı. 1941'in sonunda sadece kitlesel katliamı hızlandırmanın bir yolu olarak değil, ss'leri büyük ölçüde toplumsal cinsiyete özgü kuruntularından kurtarmak için “uygun bir yöntem”, kan dökmeye “insani” bir alternatif gerekli olduğu için de gaz teknolojisine geçil­di.
Reklam
Nasyonal sosyalist kısır­laştırma politikası, “değersiz yaşamı imha”ya yönelik bir adımdı (öte­nazi, ya da “eylem T4”). Bu adım 1939'da atıldı ve sonunda çoğun­luğu psikiyatri kliniklerinde yatan 200.000 kadar hasta, yaşlı ve en­gelli, “iyileşmez” diye seçildikten sonra öldürüldü. Yahudi hastaların tümü seçime tabi tutulmadan öldürüldü.
Geçmişte erkekler düşmanla savaşmaya gittiklerinde, kadınlar sofuca evde beklemişti. Ne var ki, şimdi erkekler bırakıyor, kadınlar devralıyordu, kamusal sorumlulukları omuzluyor ve savaş makinesini iş­ler durumda tutuyorlardı ve cephedeki birlikler, boynuzlu, beş pa­rasız kalkmaktan korkuyorlardı.
1. Dünya Savaşı’nda:
Birleşik Devletler dışında tüm savaşm Hükümetler, İngilizlerin Ayrılık Ödeneği dediği, göreneksel ve meşru karılara ödenen ve mikta­rı çocuk sayısına göre değişen bir ödenek saptadılar. Savaşın ilk gün­lerinden son günlerine kadar ödenen İngiliz ödeneği oldukça cö­mertçeydi; gerçekten de bekar bir kadının ortalama ücretinden biraz yüksekti. Ne var ki, Almanya ve Fransa bu ödemeleri bir sosyal yar­dım biçimi olarak görmekte inat etti ve dolayısıyla miktarı düşük tut­tu.
Kısırlaştırma 400.000 acil vakayla başlamak ve sonun­ da 1,5 milyon kişiyi kapsamak üzere “etnik bünyenin kademeli bir biçimde temizlenmesini sağlamalıydı”. Yaklaşık 250 özel kısırlaştırma mahkeme­si kuruldu. Nazileştirilen tıp kurumuna, yasayla ve devlet denetimi altında kısırlaştırma adaylarını arama emri verildi. Başarısı sınırlı da olsa, Almanları doğumculuk karşıtlığının zorunluluğuna ve yararı­na inandırmak için büyük bir propaganda kampanyası başlatıldı. Ta­rihte hiçbir devlet doğumculuk karşıtı bir politika izlemek üzere teoriyi, propagandayı ve siyasal-kurumsal pratiği bu oranda birleştir­memişti; “kitlesel cinayetin habercisi”.
Reklam
Bazı ilişkiler sadece aşk acılarını keskinleştirmekle kalmayıp, aşk düşüncesinin aptalca görünmesini de sağlayan yaygın ölüm saplantısına yenildi.
Savaş uzadıkça ve ölümler hem sıradanlaştıkça, hem katlanılmaz hale geldikçe ruhlar da güçsüzleşti.
Modern savaş vücutların yanı sıra zihinleri de silah altına aldı.
Savaş kadınlara eşi görülmemiş bir özgürlük ve sorumluluk sundu. Daha önce ulaşılmaz olan uğraş alanlarında ülkelerine hizmet eden birçok kadın, yeni aletlerle ve teknolojilerle çalışmayı keyifli buldu. Savaş kadim duvarları yıktı ve birçok itibarlı mesleğin kapısını kadınlara açtı. 1914'te bütün Fransa'da sadece birkaç yüz kadın doktor ve birkaç düzine kadın avukat vardı. Fakat Maria Verone ile Jeanne Chauvin'e askeri mahkemelerde savunma avukatlığı yapma izni ve­rildi ve ilk kadın öğrencilerini 1918'de kabul eden itibarlı Ecole Cent­rale de dahil, işletme ve mühendislik okullarına genç kadınlar ka­bul edildi. Kadın öğretmenler erkek okullarında öğretmen olarak açık kollarla karşılandılar ve cömertçe övüldüler. Öğretmenlik giderek ka­ dın mesleği haline geldi ve bu durum kovulacaklarından korkan erkek öğretmenleri endişelendirdi.
Reklam
Savaş zamanında yardımlarına ih­tiyaç duyuldu; fakat savaştan sonra karşı konulmaz "doğa"ları ken­disini dayattı. Sadece belli uğraşların kadınlara uygun olduğu ve bu­nun doğal sonucu olarak avukat, demiryolu mühendisi ve tıp bilim­cisi de aralarında olmak üzere belli mesleklerin sadece erkeklere öz­gü olduğu düşüncesi yeniden güç kazandı. Fransız bir hekim “yaraları doktorlara, yaralıları hemşirelere bırakın” diyordu.
Himmler, kadın kurbanları kendi soykırım tanımının merkezine oturtarak daha da ileri gitti: “Bir köyde partizanlara ve Yahu­di komiserlere karşı harekete geçmek zorunda kaldığımda o zaman ilke olarak bu partizanların ve komiserlerin kadınlarını ve ço­cuklarını da öldürme emrini verdim… İnanın bana, bu emrin ve­rilmesi ya da uygulanması mantıksal olarak düşünüldüğü kadar kolay ve basit değildi... Fakat ilkel, ezeli, doğal bir ırk mücadelesi­ne giriştiğimizi kabul etmeliyiz.”
Nasıl ki l. Dünya Savaşı'ndan önce uluslararası kadın hareke­ti zirvedeyken feminizm ulusal sınırlara aldırmadıysa, pazarlama ve medya güçleri de bu sınırları tanımadı. 1920'lerde Avrupa sinema­sını kendi ürünleriyle dolduran Amerikan film sanayii aracılığıyla, Amerikan tarzı modern kadının kurtuluşuyla ilgili tikel bir model, Avrupalı izleyiciye taşındı. Avrupalı tüketiciler idealleştirilmiş mo­dern Amerikalı kadın resmini Amerikalılardan daha katışıksız bir biçimde kabul ettiler.
Yeni ve can alıcı olan kesinlikle kadın­ların tek başına yaşama, tek başına dışarı çıkma, tek başına aile so­rumluluklarını üstlenme fırsatıydı. Daha önce bütün bu şeyler ola­naksız ya da tehlikeli gibi görünürdü. Bazı kadınlar ciddi bir duru­mu anmak için yurtseverlik metaforlarını bileyerek ya da bir dergi­ de savaş yıllarının sefaletini ve zor işini anlatarak yazmaya bile kal­kıştı. Yayıncı bulan birkaçına rağmen, acaba ne kadarı kayboldu ve ne kadarı tavan aralarında keşfedilip yayımlanmayı bekliyor?
Sovyet kadınları aileyle ilgili yeni yasaların, tartışılmadan yürürlüğe konulan ve merkezi otoritelerin kaprislerine göre değiştirilen yasaların ilk kurbanlarıydı.
27 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.