Dünya herkese hakkını verirken, bütün cihanda kadınlar seçme ve seçilme hakkını kazanırken, bize ailede eşitliği bile çok gören bir muhitte gelişme var denebilir mi?
Ara sıra, ahretten haber gelseydi ölüm bu kadar müthiş olmayacaktı. Giden gidiyor, hiç dönmüyor ve gittiği yerden hiç ses çıkmıyor. Dönmesin, kalsın. Fakat bu ağır, bu kesif, bu korkunç sükut neden?
Kış…
Bu yıkılmış köyde şimdi
Baykuş gibi yalnız kaldım
O kapıyı vuran kimdi?
Ne korkunç hayale daldım.
Kar…Kar..
Bir ilahi sedası var,
Ey karşımda mermer gibi dikilen kız affet beni,
Çok dert görmüş ihtiyarım ondan tanımadım seni.
Lakin şu dışarıda çoşan tekbirler ne?
Haydi, durma söylesene,
Ah bir korku titretiyor her yerimi,
Haydi, söyle getirdiğin bir felaket haberi mi? …
(Köprülüzade Mahmut Fuat)
Erkeklere şunu da ihtar etmek isterim ki, memlekette siyasi hakkını idrak ve istihsal için mücadele eden münevver bir kadınlık sınıfı vardır. […] Erkekler daima kanunları yapan vaziyetinde bulundukça kadınlara karşı kuvvet ve zorbalığa dayalı kanunlar yapıyorlar. […] Artık hürriyet, mahdut bir zümreye tahsis edilemez. Ve erkeklerin mümessillerinden mürekkep bir meclis artık memleketi temsil edemez. Kanun-i Esasi’nin bütün Osmanlılara verdiği hakkı bizlerden kimse esirgeyemez…
Sabiha Zekeriya, Büyük Mecmua, Sayı 14, 30 Teşrinievvel (Ekim) 1919
Zevkine tutkun olan bir kadın anne olamaz. Anne olan bir kadın şahsına ait bütün zevk ve eğlencelere veda etmek, hayatını çocuğuna vakfetmek mecburiyetindedir.