Kâinatın Efendisi Peygamberimizin Hayatı 1 - Mekke Dönemi

Salih Suruç

En Eski Kâinatın Efendisi Peygamberimizin Hayatı 1 - Mekke Dönemi Sözleri ve Alıntıları

En Eski Kâinatın Efendisi Peygamberimizin Hayatı 1 - Mekke Dönemi sözleri ve alıntılarını, en eski Kâinatın Efendisi Peygamberimizin Hayatı 1 - Mekke Dönemi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
.. Bu dehşetli karar karşısında tüyleri diken diken olan Hz. Nuaym, onu bu fikrinden caydırmanın yolunu aradı ve, "Vallahi, çok zor bir işe kalkışmışsın. Muhammed'in ashabı, onun başı ucundan bir an dahi olsun ayrılmıyor. Ona yol bulmak çok güç. Farzet ki, bir yolunu bulup onu öldürdün. Zanneder misin ki, Abdi Menafoğulları, senin yeryüzünde elini kolunu sallayarak dolaşmana müsaade eder?" diye konuştu. Sert bakışlarını muhâtabının üzerinde gezdiren Ömer, "Sen de mi ondan yana oluyorsun yoksa?.." diye sordu. Fakat, beklenmedik bir cevapla karşılaştı: "Yâ Ömer!.. Sen beni bırak, önce ev halkına, aile efradına dön. Enişten ve amca oğlun Sid b. Zeud ile eşi, kız kardeşin Fâtıma, Müslüman olup, Muhammed'in dinine tâbi olmuşlardır. Git, önce onlarla uğraş!"
Sayfa 261 - Nesil Yayıncılık Matbaacılık. San ve Tic. AŞ.Kitabı okudu
.. Ömer'de bir şaşkınlık, bir tereddüt… Duyduklarına önce inanmak istemedi; hattâ, araştırma ihtiyacını bile duymaz görünerek yoluna devam etti. Ancak, içine düşen şüpheyi yenemedi ve yarı yolda fikrini değiştirerek kız kardeşinin evine doğru döndü. Bu sırada, fedakâr sahabî Habbâb b. Eret, Hz. Said ile ailesi Hz. Fâtıma'ya, yeni nazil olan Tâhâ Sûresini okumakta idi. Evinin önüne yaklaşan Ömer, bu sesi duydu. Kapıyı hiddetli hiddetli bir iki defa çaldı. Açılmadığını görünce, omuz verip kapıya yüklendi ve hışımla içeri daldı. Hz. Fâtıma, hiddetli hiddetli kapı çalanın kardeşi Ömer olduğunu anlamış ve Kur'ân sahifelerini hemen bir tarafa kaldırmıştı. Bu arada Hz. Habbâb da bir köşeye saklanıvermişti.
Sayfa 262 - Nesil Yayıncılık Matbaacılık. San ve Tic. AŞ.Kitabı okudu
Reklam
.. Ömer, öfke dolu sesiyle, "Okuduğunuz ne idi?" diye sordu. Eniştesi telâş ve heyecan dolu ifâdelerle, "Bir şey yok; sâdece aramızda konuşuyorduk." cevabını verince, Ömer'in öfke ve hiddeti bütün bütün arttı. Masum masum duran eniştesinin yakasına yapıştı ve, "Demek, duyduklarım doğru imiş! Siz de Muhammed'in dinine girdiniz, öyle mi?" diyerek onu yere çarptı. Hz. Fâtıma, kocasını kurtarmaya kalktı. Sert bir tokatla o da kendini yerde buldu. Müslümanlığını gizlemenin artık bir mânâ ifâde etmeyeceğini anlayan Hz. Fâtıma, ayağa kalktı ve, "Elinden geleni yap ey Ömer!.. Ben ve kocam artık Müslümanız; Allah ve Resulüne îman ettik!" diye haykırdı. Bu sözlerini, getirdiği "Kelimei Şehâdet" takib etti. Ortalık bir anda bu kelimenin azamet ve haşyetiyle çınladı.
Sayfa 262 - Nesil Yayıncılık Matbaacılık. San ve Tic. AŞ.Kitabı okudu
.. Manzara ibretli ve içler acısı idi. Bir insan, kız kardeşini "Rabbim Allah." dediği için nasıl böylesine insafsızca dövüp kan revan içinde bırakabilirdi? Kan revan içinde bırakılanın bu hâline rağmen dâvasını haykırmaktan geri durmaması karşısında hangi katı kalb yumuşamaz ve hangi yürek insâfa gelmezdi?
Sayfa 262 - Nesil Yayıncılık Matbaacılık. San ve Tic. AŞ.Kitabı okudu
.. Ömer, şaşırdı birden!.. Kalbinde dalgalanmalar meydana geldiğini hisseder gibi oldu. Daha fazla ayakta durmadı ve yere oturdu. Derin derin düşündükten sonra, "Hele getirin şu okuduklarınızı; getirin de, Muhammed'e gelen şey ne imiş, göreyim!" dedi.
Sayfa 262 - Nesil Yayıncılık Matbaacılık. San ve Tic. AŞ.Kitabı okudu
.. Hz. Fâtıma, önce tereddüt gösterdi. Kardeşinin mübarek Kur'ân sahifelerine hakâret edebileceğinden korktu. Ancak Ömer, "Korkmayın." diyerek, onun bu endişesini yok etti. Kur'ân sahifeleri ancak temiz kimselere verilebilirdi. Hâlbuki Ömer, henüz şirk üzere bulunuyordu, dolayısıyla da manen temiz sayılmıyordu. Bunun için Hz. Fâtıma, "Kardeşim!.." dedi, "Sen, Allah'a şerik koşulan bir inanç üzere bulunduğun için temiz sayılmazsın. Hâlbuki, O'na ancak temiz olanlar el sürebilir. Kalk, önce bir yıkan!" Hz. Ömer, kalkıp gusletti. Bunun üzerine Hz. Fâtıma, koyduğu yerden Kur'ân sahifesini hürmetle alıp ona verdi. Hz. Ömer kâtipti, okuma yazma bilirdi. Eline aldığı sahifeyi başından okumaya başladı: "Tâhâ! (Ey Resûlüm!) Biz, sana Kur'ân'ı eziyet çekesin diye indirmedik. Ancak, Allah'tan korkan kimseye bir öğüt için… Arzı ve yüce gökleri yaratandan, yavaş yavaş bir indirişle onu (Kur'ân'ı) indirdik." 301 301- Tâhâ, 1-4.
Sayfa 263 - Nesil Yayıncılık Matbaacılık. San ve Tic. AŞ.Kitabı okudu
Reklam
.. Ömer, hem okuyor, hem de okudukları üzerinde düşünüyordu. Kur'ân'ın ebedî ve edebî belagatı karşısında şaşkına dönmüştü. Sanki, az evvel kılıcının kabzasına yapışıp Peygamber Efendimizin vücudun ortadan kaldırmaya giden Ömer, o değildi! Kalbindeki katılık, yüzündeki öfke yok oluvermişti birden… Az evvel kan çanağını andıran gözleri, şimdi aydınlık saçıyordu; yüzüyle beraber, içi de gülüyordu. Sûrenin, "Gerçekten Ben, Allah'ım; Benden başka hiçbir ilâh yoktur. Onun için Bana ibâdet et ve Beni anmak için namaz kıl!"(*) âyetini okuyunca haykırdı: "Bu ne güzel, ne şerefli, ne haşmetli bir kelâm! Bu kelâmdan daha güzel, daha tatlı bir kelâm olamaz!" Bu ifadeler, Ömer'in kalbinin hidâyet nuruyla sarıldığını, onun aydınlığına kavuştuğunun işaretiydi. (*) Tâhâ, 14.
Sayfa 264 - Nesil Yayıncılık Matbaacılık. San ve Tic. AŞ.Kitabı okudu
.. Hz. Ömer'in bu sözlerini işiten Kur'ân hocası Hz. Habbab, gizlenmiş olduğu yerden ortaya çıkıverdi ve, "Müjde ey Ömer!.." dedi, "Dilerim ki, Resûlullah'ın yaptığı dua, senin hakkında gerçekleşsin! Dün gece o, 'Allah'ım, İslâmiyeti ya Ebû'l-Hakem b. Hişam'la [Ebû Cehil] ya da Ömer b. Hattab'la kuvvetlendir.' diyerek dua etmişti!" Ömer b. Hattab ve Ebû'l-Hakem Amr b. Hişam, yâni Ebû Cehil… Biri Server-i Kâinat Efendimizin vücûdunu ortadan kaldırmakla ancak İslâm dâvasının önüne geçilebileceğini teklif eden Ebû Cehil, diğeri bu teklifi kabul edip kararı infâz etmeye kalkan Ömer!..
Sayfa 264 - Nesil Yayıncılık Matbaacılık. San ve Tic. AŞ.Kitabı okudu
.. Artık, Ömer'in Resûlullah ve İslâmiyet aleyhindeki düşünceleri tamamıyla aksine dönmüştü. Bir an evvel Fahri Âlem Efendimizin huzûruna varıp, hidâyet nûruyla kucaklaşmak istiyordu. Hemen, "Resûlullah şimdi nerededir?" diye sordu. Resûli Ekrem Efendimizin, ashabından bazılarıyla Safa Tepesi eteğindeki Dârü'l-Erkam'da bulunduğunu öğrenince, Hz. Habbâb'la derhâl yola koyuldu. Gözcü, Ömer'in silah belde geldiğini içeriye haber verdi. Herkesi bir telâş ve heyecan havası sardı. Sâdece biri müstesna: Hz. Hamza… Bu büyük İslâm kahramanı, elini kılıcının kabzasına atarak, "Bırakın, gelsin. Korkulacak ne var? Eğer hayırlı bir maksatla gelmişse, kendisini hayırla ağırlarız; eğer kötü bir niyetle gelmişse, onu kendi kılıcıyla hallediriz!" diye konuştu.
Sayfa 264 - Nesil Yayıncılık Matbaacılık. San ve Tic. AŞ.Kitabı okudu
.. Manzarayı seyreden Fahr-i Âlem'in yüzünde tebessümler belirdi. Ömer'in gönlünün hidâyet nuruyla aydınlandığı haberini almıştı. Hiçbir telâşa ve endişeye kapılmadan, oturduğu yerden, "Telâş edilecek bir şey yok, bırakın gelsin! Eğer Allah, onun hayrını murad ettiyse, kendisini doğru yola iletir." diye emir buyurdu.
Sayfa 265 - Nesil Yayıncılık Matbaacılık. San ve Tic. AŞ.Kitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.