Kalelerin Yıkılışı - Ruhsal Savaş İçin Etkin Stratejiler

David Devenish

Kalelerin Yıkılışı - Ruhsal Savaş İçin Etkin Stratejiler Quotes

You can find Kalelerin Yıkılışı - Ruhsal Savaş İçin Etkin Stratejiler quotes, Kalelerin Yıkılışı - Ruhsal Savaş İçin Etkin Stratejiler book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Kutsal Yazılar’a göre İsa’nın öğrencileri olmalıyız. Bazıları için zordur bu. Onları “öğrenci” sözcüğü korkutabilir. Öğrenci olmanın ne anlama geldiğine bir bakalım. Aslında gayet basittir: öğrenci izleyici ya da öğrenendir. İsa, öğrencilerin yapması gereken şeyin bu olduğunu söyledi. Öğretmenleri gibi olmak için öğrenirler. Bu, göz önünde
Bireysel sorumluluğumuz var Bedenimize ve bu dünyanın hükümranlıklarına karşı savaşıyoruz. Sorumluluktan feragat etmek için cinleri ya da İblis’i bahane olarak kullanmak kolay ama, her şey için onları suçlayamayız. Doğrudan Şeytan’a mal edilebilecek şeylerin olduğu besbelli, ama bu bölümde daha sonra göreceğimiz gibi pek çok durumda asıl sorunu yaratan bizzat kendi bedenimizdir. Örneğin, yanlış ya da şehvetli bir düşünce aklımıza gelirse, bunu bir cinin aklımıza soktuğu ya da Şeytan’ın bize saldırdığı şeklinde anlamlandıramayız. Bedenimizde çalışan günah, yaşamımızın henüz tam anlamıyla halledilmemiş kısmının sonucudur. Bu tür düşünceler düşüncemizin yenilenmesiyle ve farklı düşünmeyle ele alınmalıdır. Bu, İblis’e direnmenin en yaygın yollarından biridir: Cinleri kovmayla olmaz; aklımızı, düşüncelerimizi ve eylemlerimizi Tanrı’nın sözünün buyruğuna teslim edelim. Bedenimize ya da bu dünyanın hükümranlıklarına karşı savaşmamızın anlamı budur. Sabah kalkamıyorsanız İblis’i suçlamanın bir yararı olmaz. Şeytan’a uymayla ilgili hikayeleri bilirsiniz: “ Bu sabah Şeytan’a uydum ve kalkamadım.”. Bu bir süre devam ettikten sonra bu hizmeti seçersiniz. “ Rab, benden uyku cinini at.” Bu biraz aşırı bir ifade gibi gelebilir ama böylesine “süper ruhsallık” duyulmamış bir şey değil. Sorun böyle ele alınmaz. Tembelliği halletmeye çalışmak ya da yatağa erken gitmek sorunu çözebilir! Eylemlerimizden sorumluyuz; İblis’i suçlamamalıyız.
Reklam
Batıl inanç aileden ya da kültürel geleneklerden kaynaklanan bu inançların, insanların yaşamında bağlayıcı bir etkisi vardır. Kötü ruhlar bunları kullanır ve batıl inancın tabuları ihlal edildiği takdirde de bir lanet gibi harekete geçebilir. Batıl inançların birçoğu hastalıkla ya da kötü talihle savaşmakla ilgilidir ve sık sık doğum, buluğ çağı, yetişkinlik, evlilik ve ölüm gibi insanların yaşamında önemli değişim zamanlarıyla bağlantılıdır. Bazı arkadaşlarım Ortadoğu’da çalışıyor. Birinin eşi hamile kalınca, etraflarındaki kadınlar ona hamileliği boyunca neleri yapıp neleri yapmaması gerektiğini söyleyip durdular ve bebek doğduğu zaman da bazı ritüellerin yapılmadığını görünce şaşırıp kaldılar. Ancak bu, onun batıl inançtan kaynaklanan, nazarlar ve diğer uygulamalar olmadan anneyi ve bebeği Mesih’in gücünün koruduğu konusunda tanıklık vermesi için harika bir fırsat oldu. Diğer batıl inançlar kötü “talih” getirmesi için ruhlar dünyasına yönelir. Birçok kültürde “kem göz” kuvvetli bir batıl inançtır; birinin size ya da bebeğinize lanet ya da kötü talih getirecek “kem göz”le baktığı algılanabilir. Bu sözde kem bakışın etkilerini kovmak için her çeşit muskaya başvurulur. Batıl inançların bir başka grubu ise hayvanlar ve davranışlarıyla ilgilidir. Örneğin, bir köpek tuhaf tuhaf havlarsa, kötü bir ruhun geçtiği varsayılır. Birçok kültürün kara kedi ile ilgili batıl inancı vardır.
Sayfa 117Kitabı okudu
Yaşamımızı etkileyen iki dünya vardır: ruhsal dünya ve fiziksel dünya. Fiziksel dünyayı hepimiz biliyoruz. Dokunabildiğimiz, tadabildiğimiz ya da hissedebildiğimiz, yani duyularımızla iletişime geçebildiğimiz bir dünya. Ne var ki, Yeni Antlaşma’da “göksel yerler” diye sık sık betimlenen ve gerçek olan ruhsal bir dünya daha var. Kötülüğün ruhsal
Bir zamanlar “havadaki hükümranlığın egemeninin” yani Şeytan’ın otoritesi altındaydık. Dolayısıyla günahlarımızdan ötürü ölüydük, ama bundan kurtarıldık. Tanrı sadece bizi kurtarmadı, bizi yeni bir yere de oturttu. Nereye? Göksel yerlerdeki Mesih’teyiz. Başka bir deyişle, yeniden doğar doğmaz Mesih’e gönderiliyoruz, yani karanlık güçlerin üstünde Mesih’in otoritesine sahip oluyoruz. O’nda güven içindeyiz. Korkmamıza gerek yok.
Cinlerin istilasının belirtileri : Sözü daha fazla uzatmadan “Devenish’in Halk Sağlığı Uyarısı”nı yayınlamalıyım; çünkü bir sonraki kısım çoğu kişinin sahip olduğu aile doktoru kitaplarından biri gibi olacaktır. Bu kitapların nasıl olduğunu bilirsiniz: biraz başınız ağrır, siz de kitaba bakar ve en nadir hastalıklardan birine yakalandığınızı
Sayfa 212Kitabı okudu
Reklam
Bu ülkede maalesef büyücülük artıyor; tanıklığımızla kurtulmuş olan kişilerin çoğu daha önce büyücülükle ilgilenmiş olabilir. Büyücülük faaliyeti hem Yeni hem de Eski Antlaşma’da olmak üzere Kutsal Kitap’ta yasaklanmıştır; çünkü kötü ruhsal dünyayla doğrudan bağlantılıdır. İsa Mesih aracılığıyla Kutsal Ruh’un doğaüstü gücüne ulaşabiliriz. Ne var ki büyücülük, kötü ruhlarla bağlantının doğrudan sonucu olan doğaüstü gücü kullanmaya çalışır. Aşağıdaki listede yer alan herhangi bir şeyle uğraşmış olan kişinin, bu kaleler yıkılırken bu kötü ruhlardan kurtulması gerekir. Falcılık: Tarot kartları, çay yaprakları, el okuma ya da kristal topuyla yapılan geleceği okuma. Ruhsalcılık: Burçlar, ruhsalcılık, sözde Hristiyan ruhsalcılığı, seanslar ve medyumculuk, otomatik yazma, ruhsal iyileştirme ve kahinlik. Büyücülük: Siyah ve beyaz büyü, masa kaldırma, havaya yükselme, büyü yapma ve nazar değdirme. Mistisizm: Doğaüstü meditasyon, yıldız projeksiyonu, zihin okuma, zihinsel telepati, düşüncelerin aktarımı ve zihin açıcı ilaçlar. Dincilik: Satanizm, puta tapma. Bazen insanlar bu büyücülük faaliyetlerinin üçü ya da dördüyle birden uğraşır. Dua ederken, geçmişten gelen bu uğraşılardan dolayı cinlerin onları etkilediğini görebiliriz. Başka faaliyetleri etkilemeyebilir. (Dua ederken bunu nasıl anlayabileceğimize dair bazı çıtlatmalar 16. bölümde verilir.)Bunun bir nedeninin de Şeytan’ın krallığının iyi örgütlenmiş gibi bir izlenim vermesine karşın, karmakarışık olmasından kaynaklandığını sanıyorum.
Sayfa 144Kitabı okudu
İnanlıların cinlerle dolu olmasında başka “Ruhla dolu olan inanlılara ne demeli?” diye soranlar vardır. Buradaki çıkarım şudur: Eğer biri Kutsal Ruh’la “dolu” ise başka bir şey giremez. Sanırım burada “Ruhla dolu olma”yla demek istenende bir anlayış eksikliği söz konusudur. Bir bardak alıp onu ağzına kadar doldurursam, içine başka bir şey giremez. Örneğin, suyu içerek bardağı boşaltırsam o zaman içine herhangi bir şey girebilir. Birçokları “Ruhla dolu olmayı” zihinlerinde böyle canlandırır. Başka bir örnek vereyim: Rüzgarın yönüne göre giden bir yelkenli tekne düşünün. Burada yelkeni rüzgarla dolan bir tekne, suyla dolu bardak örneğinden daha dinamiktir. Yelken rüzgar içermez; rüzgarın üstünde hareket eder. Kutsal Ruh’la dolmuş olanların bile bazen yaşamlarının belirli bir kısmının cin tarafından etkilendiğine inanıyorum. Daha önce Kutsal Ruh’la dolan ama sonra cine tutulan insanların Kutsal Yazılar’da örnekleri vardır. Tanrı’nın Ruhu güçlü bir biçimde üzerine indi ve Saul onlarla birlikte peygamberlikte bulunmaya başladı. Buna rağmen daha sonra kötü bir ruhun Saul’u rahatsız ettiğini ve sadece Davut’un lir çalarak onu rahatlattığını görürüz.
Tanrımız egemendir. Tüm güç ve yetki O’na aittir. Eşit olan iyilikle kötülük güçlerinin üstünlük için mücadele ettiği ikili bir evrende yaşamıyoruz. Uzun süre çok savaşarak dengeyi kendi tarafımıza çevirip, Şeytan’ı yenebilmemiz ve Tanrı için zafer kazanabilmemizin mümkün olduğu bir durum değil bu. Tanrı egemendir. O’nun mutlak zaferi kuşkuya yer bırakmaz. İblis, egemen Tanrı’nın izni olmadan çalışamaz ya da parametreleri aşamaz. Tanrı tamamen bizim dışımızda olup yaptığı ve söylediği her şeyde yanılmazlığa sahiptir. Dolayısıyla yaratıklar olarak O’na ve sözüne boyun eğmek bizim sorumluluğumuzdur. Tamamen farklı şeyler yapmak istediğimiz zamanlar olsa ya da “insan mantığını" zorlayan durumlar bile olsa O’na boyun eğmek zorundayız. Bunun en iyi örneğini Aden bahçesindeki Adem ile Havva’da görürüz. “İyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız” yalanıyla sınandılar. Tanrı’ya boyun eğmiş olsalardı, sonuç çok daha farklı olurdu. Aslında insan olarak özerk olmada ve kendi kaderimizi tayin etmede sınanmamız, Şeytan’la olan savaşın özüdür. Bir önceki bölümde gördüğümüz gibi, Şeytan’ın düşme nedeni budur; Tanrı’yla eşit olmak istedi. Adem ile Havva’nın direnemediği sınama da buydu. Ulusların düşmesine ve dağılmasına neden olan da buydu: “göklere erişecek” bir kule inşa etmek istediler. Bugün laik hümanizmin arkasındaki kötü güç de budur: temelinde insanın egemen olduğu ve kendi kaderini tayin edebileceği yalanı yatar. Gerçek şudur: egemen olan Tanrı’dır.
Tam başından itibaren yani İsa Mesih’in izleyicileri olur olmaz yeni insanlar olduğumuzu anlarız. Bu sadece pazar günleri kiliseye gitmemiz ya da Kutsal Kitap’ı okuyup düzenli olarak dua etmemiz gibi bazı şeylerin değişmesiyle olmaz. Birçokları İsa’yı izlemek için bireysel bir vaatte bulunmadan da bunları yapıyor. Kutsal Kitap’ta kurtuluş bu
25 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.