Mutlu anların değiştiremediği hayatlar, kötü yaşantılarla nasıl da kendiliğinden değişiveriyordu, hem de hiçbir müdahaleye gerek duymadan. Önceliklerimiz, hırslarımız, sevaplarımız, günahlara bakış açımız ve en önemlisi hayallerimiz...
Büyük felaketlerden sonra bile yoluna girmeyen hiçbir şey yoktur. Doğa asla boşluk kabul etmiyor ve saniyenin milyarda biri bir sürede bile durmuyordu.
Kaçıp gitmek, kimseye selam vermek zorunda olmadığım bir şehrin en ücra köşesinde sadece sokağın tavanına bakıp sızıyı kendine katık etmiş ruhumun ebediyeten dinlenmesini istemek… Ne az şey ve ne çok şey kendi içinde…